8 Nisan 2012 Pazar

Ben bilmem valim bilir

Dün katıldığım SOGLA Sosyal Girişimci Genç Liderler Akademisi’nin “Değiş-tir-mek İçin Yola Çık” başlığındaki konferanstaydım.
Öncelikle tüm SOGLA ekibini tebrik etmeliyim. 2010’daki ilk konferanstan bugüne çok yol kat edilmiş organizasyon açısından, çok başarılı bir evsahipliği ile karşılaştım.
Mustafa Hoca’yı (Prof Dr Mustafa Sarı) 2010’da SOGLA konferansı ile tanımıştım ve yine dinleme fırsatı bulduğum için ayrıca teşekkür ederim. Mustafa Hoca’ya ayrıca değineceğim çok yakın zamanda :-)
Şimdi kabaca bakalım kimler neler anlattı:
Index Group CEO’su Erol Bilecik hakkında pek bilgim yok açıkçası. Sadece Timur’la sohbetlerimizde bahsettiği övgü dolu sözlerden fikrim vardı. Ama dün çok samimi konuştu. Sunumsuz, doğaçlama yaptığı konuşmasında altını çizdiği temel şeyler; sosyal girişimlerin yabancı gibi gözükse de iktisadi girişimlerle benzer dinamikleri olduğuydu diyebilirim; olumlu bir dünya görüşüne sahip olmak ve iyi bir öykü anlatıcılığı özellikle. Ayrıca sosyal girişimlerin sorumluluklarının, klasik girişimlerden daha yüksek olduğu, çünkü sosyal etki katkasıyısının çok daha büyük olduğuna değindi. Ne demek bu? Sosyal girişimciler, çok daha fazla kişiyi etki alanına sokuyor, iyi ise çok daha iyi oluyor, kötü örnek olurlarsa çok daha geniş bir alana yayılıyorlar…
Toplum Gönüllüleri Vakfı’nın kurucularından ve bir projede beni kurtaran kişi İbrahim Betil de sosyal sorunlardan yola çıktı. Ama özellikle “sus küçüğüm, söz büyüğün” deyişimizdeki gizli baskıya vurgu yaptı. Yer yer erkek egemenliği yer yer yaşlı egemenliği üzerine şekillendi diyebilirim konuşması için. Unutmadan paylaşayım; iktisadi işletmelerde olduğu gibi; kişinin kendi doğrularından sıyrılıp hitap ettiği kesimin ihtiyaçlarına odaklanması, dolayısıyla onları dinlemesi gerektiğini kulağımıza küpe etti. Aksi halde sorunlu diyerek kafamıza göre kurguladığımız çözümlerin başarısız olabileceğini Uganda’dan bir örnekle anlattı.
Ashoka Türkiye Koordinatörü Matthias Scheffelmeier ise Ashoka desteklerinden ve global örneklerden bahsetti. İnsanların bir kahraman doğmadığı, sadece sorunlara farklı çözümler üreterek sosyal değerler yarattığı ve bu sayede birçok kişiye, geniş kitlelere ilhamlar aşıladığı üzerine süper bir sunum yaptı ve bir düşüncesini paylaştı. Martin Luther King’in meşhur “Bir hayalim vardı” deyişinin “Bir hayalim vardı ve onun için bir adım attım” şeklinde algılanması gerektiğini dile getirdi.
SOGLA kurucularından, benim de koçluk eğitmenlerimden, abim, yol arkadaşım Timur Tiryaki de harekete geçmenin önemini vurguladı. SOGLA’nın kuruluş sürecine değindi ve “fikir süperdi, toplantılar yapıyor, araştırıyoruz literatürleri. Her şey güzel ama hareket yok. Biz salonda neyi nasıl yapmamız gerektiğini tartışırken, birileri sahada dünyayı değiştiriyordu” dedi. Temsilcisi olduğu Bob Proctor ekolünün “Hayat seni bildiğinle değil, YAPAbildiğinle ödüllendirir” sloganına ne kadar benziyor bu öğüt.
Doğa Gözcüleri Derneği Kurucusu ve Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde görevli Prof Dr Mustafa Sarı’nın konuşmasında gülmekten not alamadım. Kendisini iki gün önce aklımdan geçiriyordum, kafamdaki akademisyen profilinin bedenlenmiş haliydi. Salonda da görünce ağzım kulaklarıma vardı, hele ki öğle yemeğinde yanyana olmanın getirdiği şansı tarif bile edemem. Yakında söyleşi yapacağız kendisiyle. Konuşmasına gelirsek, bir sorunu çözmek için çözüm üretmekten ziyade sorunun net tanımlanması ve tarafların dahil edilmesi konusunda Van’ın meşhurlaşan İnci Kefali üzerinden uygulamalı örneğini paylaştı.
SİM-Sosyal İnovasyon Merkezi Kurucusu Suat Özçağdaş’ın çalışanlara hoş bir önerisi vardı; “kurumlarınıza sorun, Bin Yıl Kalkınma hedeflerinden haberleri var mı? Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni imzalamışlar mı? İmzalamak için kanuni bir gereksinimi olmayan bu maddeleri sormak, sorgulamak bile küresel vizyonunuzu geliştirecektir” diyor. Ben araştırmaya başladım :-)

Blog yazım rapora, toplantı tutanağına benzedi biraz. O yüzden kısa bir toparlamaya gireyim.
Adım Adım projesiyle, engelli vatandaşlarımız için koşarak fon sağlayan Itır Erhart
, neden bu konularla ilgilenenlerin yaş ortalamasının 35-36 olduğunu sordu salona: keşkeler, yapılmayanların yarattığı pişmanlıklar ilk akla gelenlerdi. Benzer durumu öğle yemeğinde kendisiyle konuşmuştum ve sosyal sorumlulukta olduğu gibi, kişisel gelişim sektöründe de yaş ortalaması daha ancak 35lere inebildi. Hayatı geç sorgulamaya başlıyoruz!
Diğer konuşmacılardan Onuralp Armağan, Fuat Sami ve Emre Özgür’in konuşmaları da çok ilham dağıtıcıydı. Öğrenciyken başlayan girişimciliğini sosyal faydayla büyüten Hisar Uyar ise hem konuşması sırasında hem lavaboda karşılaştığımızda hem de kulağıma gelen tatlı dedikodulardan yola çıkarak diyebilirim ki çok … En uygun kelime “insan” olurdu, hani iyi niyetli, temiz yürekli, barışçıl, iletişimci, yardımsever…
Gerek konuşmacılarda gerekse katılımcılarda gözlediğim temel birkaç şey ise; tebessüm, tevazu ve çözümcülük diyebilirim.
Devletten beklemiyor, ona buna sorumluluk yıkmıyor, çözüm için bir omuz atıyor ve DEĞER YARATIYORLAR, YARATIYORUZ!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuzla blogu zenginleştirdiğiniz için teşekkürler :)))