28 Haziran 2014 Cumartesi

Ölüm ve Ölmek Farklı

Ölüm ve ölmek arasında fark var. Buna değinmek istedim.
Teşekkür ederim taziye mesajları için, Facebook arkadaşlarım ve takip eden insanlardan onlarca mesaj aldım.
Birkaç şeyi açmak istedim.

Hayat kavramını, varoluşu 5 yaşından beri sorgulayan birisi olarak sanırım ölüme biraz hazırlıklıyım. Keza ölüme yakın deneyimlerim de oldu, daha önce ölümün kıyısında insanlarla da çalışma fırsatım oldu. Ama ölen pek yakınım olmamıştı sanırım.

Nazarımda bir ağacın kurumasıyla bir insanın ölümü arasında da çok fark yoktur, ikisi de candır ve gidiyor... Bu hafta çok yakın bir arkadaşım vefat ettiğinde de beni yıpratan ölümü olmadı. Hatta belki de en kolay şey ölümü oldu; hayatın en doğal eylemi çünkü. İçimden bir dua ettim, yüzüne baktım, uğurladım zihnimde. Daha doktorlar kızın el ve ayaklarını bağlamayı bitirmemişti bile, ben onu uğurladığımda... Kısacası ölüm kolay.

Ama ölmek, ölümden farklıdır ya da farklıymış mı demeli!
Nasıl öldüğümü hep umursamışımdır ve ölmek üzerine iki korkum oldu sadece; evde- bir yerlerde yalnız başına ölmek bir korkumdu, kazara birinin ölüsüyle karşılaşmak ikinci korkumdu. Dostum korktuğum şekilde ölmüştü; evinde, yalnız başına ve kazara ortaya çıkıyor, bulan bendim!

Detaylara gerek yok, zaten 50 kez ifade verdim sanırım, ailesi ve dostlarına anlattıklarımı sayamadım bile...
Bir gün öncesinden ben ilgilenmiştim, gece ışıkları kapatan bendim, anahtarı alıp çıkan bendim, ertesi gün nasıl oldun diye evine giden bendim, baygın sandığım vücuduyla karşılaşan da bendim, ölümüyle ilgili ilk tanık da bendim, her sorunun muhatabı da bendim.

Doktorlar bana sordu, polis bana sordu, arkadaşları bana sordu, ailesi bana sordu, savcı da bana soracak sanırım. Peki ben kime soracağım?

Yas tutmuyorum sanırım. Canım sıkıldığında aradığım ilk birkaç kişiden biriydi, onun canı sıkıldığında aradığı ilk birkaç kişiden biri de bendim. Telefonu hala sık arananlarda duruyor. Herşeyi abartırdı, bunu da abartıp bir hafta sonra toprağın altından "Sıkıldım ben ya, çıkıyorum" diyerek gelebilir belki...

Lafı daha fazla uzatmaya gerek yok.
Trafik kazası kavramıyla kendi sürdüğüm arabada tanışmıştım, yalnız başımaydım, sağdaki yan kapı, yan kapım olmuştu.
Trafik kontrolü kavramıyla yine bizzat direksiyonda olduğum bir akşam tanışmıştım, ben kontrol edildim, promilmetre 0,51 çıkmıştı, 0.01lik farktan ötürü ehliyetime el konulmuştu.
Ölmekle ilk tanışmamı da böyle düşünebilirim sanırım.

Taziye mesajlarınız için teşekkür ederim; ama benim derdim ölümle değil.
İşine aşık birisi olarak seanslarıma sarılıyorum. Duygularımdan 1 saatliğine sıyrılıp da seans yapıp, sonunda müşterimin gözlerindeki veya sesindeki parıltı ile enerjimi topluyorum. Seans bitince yine bir burukluk... Polisin dediğine göre ortalama 6 ay falan böyle gidermiş.

Peki ya toprağın altına giden...

Sağlığınızın da kıymetini bilin, öz değerinizin de. Sıkıntılarınızı içine atmak yerine her pahasına muhatabıyla konuşun derim.
Değilse bir gün o kalp o sıkıntılara boyun eğiyor.
Derin bir nefes alın ve o nefese şükredin.
Selamlar.