27 Eylül 2010 Pazartesi

Tatlı seri katilimiz Dexter, doğu tınılarını kullanarak iletişimde neler kazandırabilir?


Hoş bir gün bugün. Daha ilk dakikalarından beridir hoş bir gün.
Dostlarımla beraberdim. Family Guy'ın komikliğiyle başladım günün ilk saatlerine.
Ardından özlediğim bir dostumu gördüm: Dexter.
Bu süper dizinin yeni sezon bölümünü izledim. Daha o jenerik müziğini dinlerken içimde dalgalanan mutluluğu anlatamam.
Sonrasında internette birşeyler araştırırken, blogumu unuttuğum, birazcık ihmal ettiğim geldi aklıma. 12 Eylül referandumu yorumu ve bu sıkıcı konunun ardından ay sonuna dek süren bir sessizlik.
Bu ayrı kaldığım dönemde 2 sosyal 3 de iktisadi olarak yeni projelerle uğraştım ve umuyorum ki çok yakında hayat bulacaklar. Ayrıntılardan bazıları için web sitelerime bakabilirsiniz, buraya yazmaya gerek yok sanırım.
Bu sırada saat ilerlemişti ve yatmaya niyetlenirken birden, başka bir dostumu gördüm kayıtlar arasında. Ne kadar çok özlemişim onu, onları.
Supernatural'dan bahsediyorum, inlerle cinlerle kapışan kardeşler... Ekrana sarılmak istedim o an:))

Bu haz duyguları uyumamı engelledi haliyle daha da oturdum gecenin kollarında. Sonrasında evinde kaldığım dostumla okuluma gittim.
Birşeyler atıştırmak için büfeye geçtik ve arkadaşım çok beğenmiş: "Bizim okulun kantinine yaklaşamaz ama Yıldız'dan çok daha güzel..."
Kendisi özel bir üniversitede okuyor, Boğaz'a nazır, ben ise malumunuz birkaç bina arasında...
Sevindim az da olsa. Dahil olduğum birşeyin pek kullanmasam, yararlanmasam bile bir noktasının beğenilmesi, hoşuma gitmişti.
Sonra birden müzik-bilimci bir arkadaşımın sohbetinden bir detay aklıma geldi. Kendisi dini konulardan hiç haz etmeyen birisi, rahatsızlık duyuyor.
Ama bir araştırması için makamlara tararken, doğu müziğindeki Arap tınıları ve İslami tınılardan etkileniyor ve bu hoşuna gidiyor.
Müzik, uzak durduğu, haz etmediği hatta rahatsız olduğu bir konuda ılımanlaştırıyor.
Acaba beğenilerimiz, ilgilerimiz ve değer yargılarımız birleştiğinde, bir uyum yakalanırsa, bu güç, o konuda iletişim sağlayabilmek için kullanılabilir mi?

6 Eylül 2010 Pazartesi

13 Eylül :S


Uzun bir süredir siyasetle politikanın farklarını dahi bilmeyen kişilerden siyaset ve politika vaazları dinliyordum.
Bir yandan da apolitik insanlarımızdan ötürü hayıflanıyordum.
Ya kör aşık siyasetçi ya da apolitik... Şakül hiç dengeye gelemez miydi?
Şükür referandum var.
Mantıklı olsun ya da olmasın, insanlar bir düşüncedeler; evet ya da hayır...
Gerçi gözlem yapınca bu durum da can sıkıcı. Zira insanların neredeyse tamamı ya AKP için "evet" diyor ya da AK Parti için "hayır" diyor.
İçerikten ziyade ideolojik uygunluk.
Bununla ilgilenenler de var gördüğüm kadarıyla, içeriğin ne olup bittiğiyle.
Bir devrimciyle tanıştım, en azından kendisini böyle tanımlıyordu. "Yetmez ama evlat" dedi, "bu bir adım, evet deyip destekleyeceğim".
Bir amca ise, "ben anlamadım, benim aklım almadı, o yüzden hayır diyeceğim" dedi.
Evet ya da hayır sonuçta, düşünerek çıkan bir sav olduğu için saygı duyuyor ve ikisini de destekliyorum. Ki böylece 1980in müzdarip olduğum etkilerinden apolitikliğin de küçük küçük kırıldığını gözlüyorum.
Ama kırılma demişken...
13 Eylül sabahını merak ediyorum ben çok çok.
Sandıktan EVET çıkarsa, aklı ermeyen, yolsuzlukları görmeyen, koyunlaştırılmış yobazlarımız ile aydın, entellektüel, laiklerimiz arasındaki gölge daha da derinleşecek mi diye şüpheleniyorum.
Bu sosyal kırılmanın bir avantajı, iktidar güven tazeledi düşüncesiyle bir zafer olup, yandaşçılığı da körükler mi acaba?
İnsanımızın kinayeli yaklaşımlarıyla vatan için HAYIR işlenmiş olsa pekala?
Sözde aydınlarımızın, sözde yobazlara yönelik sözde kavgası kazanılmış ve hükümete BİR DERS verilmiş olacak mı?
Ekonomik değerlerimiz bu kardeş aşkından (?!?!) ötürü nasıl tepki verecek?
Tabi ülkemizde yaşamayıp yönetimine katılmak için gelmeyi planlayanlara da değinmek isterdim ama...
Oy kullanmayacak birisi olarak merakla bekliyorum 13 Eylül'ü:)
-- dipnot: bu yazıyı yazarken MSN üzerinden ölçtüğüm küçük referandum nabzında, oy kullanacak arkadaşlarımın %50si neden o oyu atacaklarını bilmiyorlar, ama neyse ki birkaçı araştırdı ve artık düşüncesinin bir nedeni var:)
Kendilerini buradan tebrik ediyor ve ülkeleri için yaptıkları bu ulvi görevden ötürü alkışlıyorum. Darısı benim başıma:)