21 Eylül 2014 Pazar

Duygularda Reaksiyonlar, İlginç Kafalar

Sohbette göz temasına dikkat ederim. Kim olursa olsun hem bakarım hem de bakılmasını beklerim. Eğitmen ve yazar Kunter Kurt ile sohbet ediyordum. O da keskin bakışlarıyla gözünüzün içine bakan biri. Zaten işini de layıkıyla yapıyor, basma kalıp ifadelerden kaçınıyor ve keyif alıyorsunuz sohbetinden. Bir anısını anlatıyordu, katılımcısından bahsederken de “birlikte ağladık” demişti laf arasında. O bana başka birşeyler anlatmaya devam ediyordu ama birlikte ağlamaya takılmıştı zihnim.

Seminer verdiğim zamanlar, seminerin ilerleyen zamanlarında sırlar dökülür ortaya. Vaktiyle ilişkiler üzerine çalıştığım zamanlarda mesela, katılımcılar geçen zamanla birlikte içlerini açmaya başlardı, ailevi sıkıntılar, travmalar anlatılırdı. Üzücü şeylerdi, ağlarlardı çoğu zaman, bense dinliyordum, o üzüntüleri içimde hissetmiyordum.

Bireysel olsun, kurumsal olsun, seanslarımda da bol bol sıkıntılar konuşuluyor. Keza unvanım kriz çözücü. Ama pek duygusal reaksiyonlara girmiyorum, hatta dürüst olayım, neredeyse hiç!
Tüm dikkatimle dinliyorum, anlıyorum, özümsüyorum, ama anlatanın öfkesini de hissetmiyorum, heyecanını da. İki durumda da duygusunu biraz yaşamasına zaman ayırıp bir sonraki seviyeye çekiyorum.
Ama şüphe işte! Acaba kavgalı seanslarda müşterim ağlarken ben bu kadar objektif olarak uygun muyum?

Hayatta da böyleyim. Metrobüsteyim, gece seferindeyken üst geçitten atılan bir bira şişesiyle 3 metre önümdeki cam patladığında 2 kişi yaralandı, herkes telaş içinde (otobüslerin sık sık taşlandığı zamanlar) ben ise sakindim. Şişe parçalarına baktım, içilip de atılmış. Adamlar yaralı, ilk yardım bilmiyorum… Neticede ultra sakinim, ortamdaki enerjiden kopuk derecede sakin…
Kız arkadaşım belki bir hatamdan ötürü ya da başka birinin başka birşeylerinden ötürü kızgın, ben yine sakinim.
Bu dinginlik mi duygusuzluk mu bilmiyorum.

Bir yanımsa merak ediyor, 200’den fazla şiirim, 400’den fazla yazım var.
Sadece aşık olmaya aşık olduğum için kendimi bildim bileli birilerine ve birşeylere aşık olmuştum. Hep de canım yanmıştı. Bu sebeplerle sanırım, uzun zaman önce duygusal kimliğimden büyük ölçüde sıyrıldım.
Dolayısıyla bu konuda pek de objektif olamıyorum, fikirlerinizle aydınlatırsanız sevinirim.
Gazeteci dostum Daila Maya, geçen gün süper bir şey paylaştı benimle, onunla da bir hocası paylaşmış: “Duyarlı ol, duygusal olma.”


Bu konuları neden tekrar sorguladım peki?
Malum yeni uydumuz üzerinden yayın alıyoruz ve TV’de de frekans ayarı yapmak gerekiyor.
Televizyonla aram pek yok, hatta geçtiğimiz Ramazan Bayramı tatiline kadar çok uzaktık.
Neyse gece frekans ayarı yaptım ve meğer ne kadar çok kanalımız varmış; bolca satış ve dini yayın kanalları ve bolca bir sürü kanal daha.

Bakınırken birinde durdum; teyzenin biri telefonla bağlanmış, “30 yasin, 1 hatim bağışlıyorum hocam” dedi. Sunucu da yaşlı bir mollaydı sanırım, not alıyordu, “inşallah” dedi. Neymiş bu diye izlemeye başladım. Yarım saat daha sürdü program ama bir daha bağış konusu olmadı, dolayısıyla onu hala anlamış değilim.
Telefonlar geliyor veya mesajlar geliyor, bey amca da bunları cevaplıyordu. Saçma bulduğum sorular da oldu, mesela: “Hocam, eşimle birlikte hacca gideceğiz, ama bir aksilik oldu ve eşim benden birkaç gün sonra gelecek. Bir sorun olur mu?”

Hoş bir cevapta bulundu; “Burada karının yanında kalacak olan var mı, eşini buradan uğurlayacak olan var mı, eşinin kafilesinde ona eşlik edecek var mı, orada onu karşılayabilir misin veya senin yerine onu karşılayacak olan var mı? E bunların hepsi varsa dert edecek bir şey yok, sen elele gitmek istiyorsun. 2 gün sabredeceksin, karınla kutsal topraklarda buluşacaksın…”
Ama esas ilgimi çeken başka yorumları oldu. Bazı sorularda zaman zaman gözleri doluyor gibiydi.
Bir adam mesaj yazmış: “Hocam kızım evden kaçtı, biz de çok kötü durumdayız. Başka şehre yerleşmek istiyoruz, uygun mudur?”
Gittikçe incelen ses tonuyla cevap veriyordu:
“Ben de kız evlat babasıyım, Allah kimseye böyle acı vermesin. Ama neden şehrinizi terk ediyorsunuz? Evden isteğiyle mi kaçmış, kaçırılmış mı? Yasal işlemlere başvurdunuz mu? Şehrinizi terk etmektense kızına ulaşmayı denesen daha güzel olmaz mı? Sağlığı sıhhati yerinde mi, sırtı pek, karnı tok mu? Ben de kız evlat babasıyım, evladımız gözümüz…”
Ağlıyordu da bir yandan. Tüm bunlar 1 dakika bile sürmemişti, mesajı okudu, cevaplıyordu ve birden de ağlamaya başladı.
Bunun gibi birkaç şey daha oldu o kısa yarım saat içinde.
Samimi sözler, arayanın hüznüyle hüzünlenebilmesi…
Bu bey amcayı bilmiyorum, beni etkilemişti, o kadar.
Kendi çevrenize bakın, mutluluğunuzla mutlanan, hüznünüzle yanınızda olanlara özellikle bakın.
Sarılın onlara.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuzla blogu zenginleştirdiğiniz için teşekkürler :)))