28 Eylül 2011 Çarşamba

Hoca Bana Taktı!!!

Geçen gün enteresan bir grupla beraberdim. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Gönüllü Programı Ajansı'ndan arkdaşlarımlaydım. Küçük bir grup tiyatro kulübü oluşturmuştu.
Çeşitli konular, tiyatrocu dedikoduları, ufaktan siyaset ve iş dünyası, sistem vs hakkında konuştuk. Zaten severdim hep tiyatrocu bakışını, ayrı bir lezzeti oldu yine.
Konu bir ara insanlarda önyargılara geldi.
Einstein'in meşhur sözünü hatırlayalım; "önyargıları yıkmak, atomu parçalamaktan daha zor"
Bir şampuan reklamıysa, önyargıların oluştuğu ilk 3 saniyenin önemine dikkat çekiyordu geçen aylarda.
Pekalâ, iş ve sosyal hayatta sıkça karşılaştığımız ve genellikle "belâ" olarak, olumsuz hissettiğimiz bu önyargılarla yaşamak zorunda mıyız diye merak etmeye başladım.
Çünkü buna benzer bir soruyu sorarken, arkadaşımın yüzünde çaresizlik vardı, amirlerinin ona karşı sahip olduğu asılsız önyargılara mahkûmmuş gibi bir izlenimi vardı.

Önyargıların da her yargının olduğu gibi bir atmosferi ve metabolizması var. Yani nasıl bir ortamda doğdu, nasıl besleniyor? Bir altyapısı mutlaka var bu önyargıların, ancak nasıl? Ve tüm bunlar nasıl aşılabilir? En azından etkileri nasıl indirgenebilir?

İlk aklıma gelen, acaba karşımızdaki kişinin önyargılı oluşuna ve buna göre hareket ettiğine, olaylara dar bir pencereden, taraflı baktığına dair ön bir yargımız var mıdır şeklindeydi. O an sohbetimize konuk olan tiyatro hocamız da dile getirince bunu, mantıklı geldi.
Ayrıldık ve metroya bindim, ama aklımda bu soru vardı, nası aşılabilir bu sorun diye.

İşte aklımdan geçen bazı şeyler;

O konu cidden bir önyargı mı yoksa besleyebileceğim tavırlar sergiliyor muyum? Elimi vicdanıma koyarak buna ne cevap veriyorum?
Karşımdaki kişinin önyargıları beni, işimi yapmamı, hedefime ulaşmamı ne derece kısıtlıyor ve ne gibi yollardan çıkış yakalayabilirim?
Biraz daha derinleştirelim.
Onun önyargıları bende ne hissettiriyor?
Bu hisleri başka hangi alanlarda yaşıyorum?
Bu duyguyu aşmış olsaydım, nasıl olurdu, hayatımda neler değişmiş olurdu?


Bu şekilde bazı sorgular kurguladım önyargı konusunu kafamda irdelerken.
Henüz daha sıra sikrıta gelmemişti, ben istediğim için öyle düşündüğü gibi bakışlara gelmedim. Ancak öyle ya da böyle, bu yargıları kişinin kendisinin beslediğini fark ettim.
Ayrıca duygu doğurmuş olmalı ve korku terapilerinde yaptığımız gibi, burada da o duygunun benzer atmosferlerinin olabileceği çıktı ortaya.
Okulda derdik ya hep; "hoca bana taktı"
Gerçekten takıyor mu? Takmışsa bu durumu ben nasıl değerlendiriyorum?
Bende neler tetikleniyor?
Duygu ve bilinç yönetimi sayesinde acaba bundan sıyrılabilir miyim?
En kısa zamanda detaylı bir çalışma yapacağım bu konuda.

24 Eylül 2011 Cumartesi

Eğitim Ekimi

Yaz bitti, ama koşturmacalardan ötürü partnerim ve yaşam koçluğu eğitmenlerimden Derya Akkaya ile ancak geçen gün buluşabildik.
Ekim itibariyle neler yapacağımıza baktık ve zihinsel sorgulamalarımızın Eğitim Ekimi gerçekleştireceğini gördük.

Yine sıklıkla Aralık Derneği bünyesinde olacak Derya.
Buraya tıklayarak, gönüllü araştırmalar yürüten ve eğitimler veren derneğin, genel programına göz atabilirsiniz.
Derya ile birlikte paylaştığımız Vaka-i Aşk seminerlerimiz ise 5 Ekim itibariyle başlıyor ve 8 hafta boyunca her çarşamba 11:00-13:00 arasında olacak.
Vaka-i Aşk ile ilgili buraya tıklayarak, daha önceden yaptığım bir blog paylaşımına bakabilirsiniz ya da buraya tıklayarak Aralık Derneği'nin paylaşımına bakabilirsiniz.
Kısa bir özet; ilişkilerde erozyona uğrayan benliğimizin keşfinden, daha mutlu çiftler olma hallerine kadar, aşk için öğütler veren değil, kişisel keşiflerimizi birlikte yaptığımız bir seminerler dizisidir Vaka-i Aşk.


Ayrıca Derya'nın Ekim Ayı'nda başka iki güzel programı daha var:
Yaşam Koçluğu Eğitimi ve İlişkiler Seminerleri.
Yaşam koçluğu temel düzeydeki bu seminerler ile merak edilen koçluk bilimi ve sanatına, çeşitli bakış açılarının yardımıyla tanışmanızı sağlıyor Derya. Bu seminerin ardından daha ileri basamaklarda da seminerleriyle devam ediyor, İleri Düzey Yaşam Koçluğu, Koçluk Workshopları...
http://www.aralik.net/seminer_detay.aspx?c_id=51 linkinde kısa bir paylaşım okuyabilirsiniz.

İlişkiler isimli seminerinde ise Derya, insanı insan yapan sosyal varlık halini sorgulamaya davet ediyor sizi. Ben de henüz katılmadığım için heyecanlıyım. Bununla ilgili de bu linkten yararlanabilirsiniz: http://www.aralik.net/seminer_detay.aspx?c_id=53

Pekalâ, Ekim'de zihinleri haritalamaya ne dersiniz?
Zihin haritalama denince akla gelen ilk görüntü, zihinde dolanan şeylerin resmini çizmekmiş gibi duyuyorum. Aslında çok da farklı olmayan bu teknik, dahilerin not tutma yöntemi olarak ünlendi. Ben de kişisel ve kurumsal gelişime uyarladım, ilgilendiğim bazı psikolojik ihtiyaçlara göre geliştirdim. Proje yönetiminden kitap yazmaya, hayat amacını belirlemekten, hayalini güçlendirmeye ve yürümeye, kendi kendine koçluk yapabilme becerisi edinmeye kadar genişlettim faydalarını.
15 ve 22 Ekim tarihlerinde İstanbul'da Fors Plus Yönetim Danışmanlık bünyesinde,
29-30 Ekim tarihlerinde ise Bursa'da paylaşacağım eğitimimi.
Bu konuda internette arama yapabileceğiniz gibi bazı linkler de paylaşmak istiyorum:
http://mustep.blogspot.com/2011/06/zihin-haritalama-yontemi.html
http://mustep.blogspot.com/2011/07/zihin-haritalama-egitiminde-ne-yapyoruz.html

ve web sitemiz üzerinden ise; http://mustep.com/zihinharitasi.html

Eğitimler hakkında sormak istediğiniz her türlü şey için Facebook Grubumuz veya web sitemiz üzerinden iletişime geçmeye ne dersiniz?

Ne vaat ediyorsun?


Geçen gün Gelişim Platformu Derneği'nin bir seminerindeydim.
Dernek faaliyetlerinden bildiğim İsmail Haznedar, Girişim Stratejisi ve İş Modeli başlığında seminer verdi, çeşitli kurumların öykülerini paylaştı.
Bir iş fikri edinmekten, iş fikrini hayata geçirmeye veya mevcut işimizi geliştirmeye yönelik düşündürücü şeylerdi paylaştıkları.
Bazı sorular kaldı aklımda, basit ama etkili.
İş fikriniz için, işinizi geliştirmek için kullanabilirsiniz. Öyle ki sadece girişimci olmanız gerekmiyor faydalanmak için, bir profesyonel olarak da çalıştığınız kurumda başvurabilirsiniz kariyerinizi geliştirmek için.
Soruları paylaşmadan önce bir not; bunların bazıları İsmail Bey'in ağzından çıktığı gibi, bazıları da benim anladığım şekliyle yazıldı:))) Girişimci Koçluğu yaptığım arkadaşlara zaten tanıdık gelecektir birçok soru.


İş modelim nasıl?
Müşteri kitlem kim ve beklentileri neler? Onları tanıyor muyum? Onları gözlemlemiş muyum?
Müşterime hangi değerleri sunuyorum? Hayatına nasıl bir çözüm sağlıyorum?
Müşterimle fiziksel bağlarımı nasıl sağlıyorum, kimler sayesinde ona ulaşabiliyorum?
Duygusal bağımız nasıl? Nasıl daha güçlü yapabilirim?
Müşterim, bedelini nasıl ödeyebilir ve ben bu gelir döngümü nasıl oturtabilirim?
Sadece bende olan ne var? Kritik kaynak dersek buna, hangi kritik kaynaklara sahibim?
Maliyet yapım, bilançom, bütçem nasıl işliyor? İyileştirme yapabilir miyim? (Bu konudaki iyileştirmelerin, şirkete katmerli şekilde güçlenerek geri dönüşünü, dün katıldığım SAP FORUM 2011'den çok güzel bazı deneyimleri yakında paylaşacağım blogumda)
İş akışım içinde, hiç uğraşmamam gereken, başkasından sağlayabileceğim konular neler? (Bildiğim kadarıyla General Motors, revizyona girdiğinde, CEO'nun ilk yaptığı şeydi, sektöründe 1. veya 2. olmadığı her türlü üretime son vermek, bu sayede de üretimde etkinliğini artırmayı başarmıştı. Ben de bundan feyz alıp hizmet kalemlerimden web sitesi yapmayı kaldırmıştım:))) )
Müşterime, ekonomime, sektörüme, geleceğime vaatlerim neler?
Neredeyim, nereye varmak istiyorum, oraya nasıl varabilirim? (Zaten strateji kavramının çok güzel bir özetini yaptı İsmail Bey bu sayede.)
Strateji demişken, stratejik ortaklarım kimler? İş birlikçi rekabet kavramını sokmaya çalıştığım zihinlerde, umarım faydası olacak bir sorudur bu.

Ayrıca çok az kişinin bildiğini fark ettim, paylaşayım istedim. Google'da business model diye aratarak, işinize yarayacak çok hoş iş model kurguları bulabilirsiniz. Bunu İsmail Bey paylaştığında, salondaki insanlar yeni birşey olarak düşününce, faydası olur diye yazayım istedim.
"Sistem, kendi başına yürüyebilen, insana bağımlı olmayan yapılar bütünüdür" diye SAP FORUM 2011'den de küçük bir alıntı yapayım iş modellemesi demişken.

Gayet hoş bir seminerdi, o sebeple Gelişim Platformu'na teşekkürler.
Seminer hakkında az önce bir mail geldi; buraya tıklayarak Gelişim Platformu'nun değerlendirmesini okuyabilir ve hatta seminer videosunu izleyebilirsiniz.
Teknosa sevenler, 2. videonun 5-6. dakikalarını izlemesinler, kendini bilmezin biri konuşmuş :)))

Gelişim Platformu'nun yeni etkinliklerinde görüşmek üzere,
Stratejide kalın.

6 Eylül 2011 Salı

Ve İskender Yemeye Gidiyorum :)))

Ve bu kez Bursa için valizlerimi hazırlanıyorum.
Uzun süredir Bursa’ya gelmek istiyordum, ancak içimde bir inat, sadece iş adamlarıyla ilgili bir etkinlik ya da bir eğitim için gideceğim diyordum.
Her etkinlik öncesi de birer aksilik çıkmıştı ve gidememiştim.
Ancak sonunda Şeytan’ın bacağını kırdık sanırım.
9 Eylül Cuma günü, bir büyüğümün önderliğinde 20-25 işadamıyla yeni ticaret yasası değişikliklerinin etkileri, bilgi ve deneyimlerin etkinlik kazanması, 2012’de mikro ve küçük işletmelerin gereksinimleri gibi konular ile yenilikçilik, yaratıcılık, gelişim çalışmalarının etkinliği üzerine bir panel yapılacak.
Ben de Gergedan mısınız, su samuru mu?isimli bir oturum sunacağım.
Yakında da Observative Neuro Managing isimli bir çalışmamı paylaşacağım bir grup işadamıyla.
Bu sezon, sosyal gayeli dernekler başta olmak üzere STK ve kurum kulüpleriyle ilgili düşünceme buraya tıklayarak göz atmak ister misiniz?

Hediyeli Soru

Hediyeli bir soru sormak istiyorum.
Bir kişisel gelişim eğitmeni olsaydınız veya halihazırda öyleyseniz, eğitim için özen göstereceğiniz 3 kalem nedir?
Yenilik, uygulanabilirlik ve verimlilik benim cevaplarım.
Merakıma göstereceğiniz ilgiden ötürü 24 Eylül'de vereceğim Zihin Haritalama Eğitimim için 50 Liralık bir indirim hediye etmek istiyorum.
Eğitim için Facebook eventine bakmak isterseniz tıklayın.

“Uzatmaya gerek yok”

Yaratıcılık, kişisel gelişim (özellikle koçluk), zihin haritalama tekniği ve genel olarak zihin alt başlıkları, psikoloji, eğitmenlik, yeni nesil pazarlama mantıkları (misal nöropazarlama,
influence marketing, WOM, işbirlikçi rekabet, alternatif ekonomi modellemeleri… ) ve girişimcilik (psikolojisi, modelleri, iş akışı, …) konularından en az biriyle ilgileniyorsanız, cozum@mustep.com adresine
kendinizi 13 kelimeyle ifade etmenizi rica ediyorum.
“Mustafa, Emin, Palaz, nohut, zihne dair herşey, yaratıcılık, hizmet inovasyonları, girişimcilik, fayda, teşekkürler”

Bu 13 kelimeye adınızı yazmanız şart olmadığı gibi, hiçbir kısıt da yok, engelli, yaş, cinsiyet, öğrencilik, askerlik, deneyim…

İşin tanımı ise; Az önce saydığım işlerle meşgulüm, ancak daha da yoğun projelere girişiyorum ve yepyeni bir çalışma modellemesi kurmaya çalışıyorum. Bu konuda destek olabilecek ve kendine fırsat yaratabilecek arkadaşlara ihtiyaç duyuyorum.

5 Eylül 2011 Pazartesi

Yeni Sezon, Yeni Enerjiler, Yeni Projeler, Yeni Çözümler... :)

Yeni hizmet sezonumuz umarım öncekilerden çok daha verimli geçecektir.
Daha fazla fayda sunmak,
Daha iyi değer yaratmak,
Daha çok çözüm üretebilmek,
Daha esnek olmak,
Daha çok ilham alışverişi yaşamak…
Hem küresel hem ulusal hem de yerel bazda politik, ekonomik ve hatta kozmik değişimler tamamlanıyor duyduğum kadarıyla. Yepyeni enerjiler, yepyeni projeler, yepyeni işbirlikleri doğuyor.
Geçen sene bu zamanlarda Girişimci Koçluğu’nu lanse etmiştim hatırlarsanız.
Herhangi bir işfikrinin girişime dönüşmesi, girişimlerin de psikolojik altyapılarının oluşturulması sayesinde sürdürülebilir hedefler üzerinde yürümesi diyerek hatırlatma yapayım bu hizmetin amacını.

Bu sezon ise hedefte yatırımcılar ve yatırımcı adaylarına da fayda sağlamayı planlıyorum. Hazırlıklarım tamamlandı gibi. O sebeple dilediğiniz an m@mustep.com üzerinden dilerseniz girişimciler için koçluk dilerseniz bu yeni yatırımcılar ve yatırımcı adayları için koçluk hizmetiyle ilgili görüşebiliriz. Veya biraz daha bekleyin ve planlarda bir değişiklik olmazsa, çok yakında gerçekleşecek ulusal lansman sonrası başvuruda bulunun :)
İş birliklerimi ve ağımı genişlettim. Böylece sadece benim değil, birçok kişi ve kurumun yarattığı faydanın büyümesini, gelişmesini ve yayılmasını hedefliyorum. Yıllar önce bahsettiğimde gülünen işbirlikçi rekabet üzerine daha emin adımlar atıyorum.
Eğer siz de enerjinizi katmak isterseniz iletişime geçelim mi? Bunun için ne gerekiyor? Maddi tatminler içinde olabilirsiniz, manevi beklentiler taşıyabilirsiniz, enerjiye dahil olmak veya enerjinize dahil etmek için aynı mail adresine buyurun.

Fikir vermesi açısından ekosistemimizde bulunanlar ve bulunmasını istediğimiz genel çıta:
Girişimcilik fikri olan bireyler ve ekipler,
Sıkıntı yaşayan mikro işletmeler,
Tek kişilik girişimler,
YENİ BİR HİZMET sunan girişimler, (turkbook.com yok ama zaten böyle bir şey de değil, quizy.me gibi ir sistem misali)
Kurumu dahilinde iç girişim hedefleyen profeyoneller,
Yatırım yapmayı planlayanlar,
“Girişim dünyasından ve sunulan desteklerden nasıl faydalanırım” diye soranlar,
Üretme düşüncesi olanlar,
Nereye harcayacağını bilmediği parası olan yatırımcı ve girişimci adayları,

Eğer direkt mailing listeme dahil olmak için ise yine bir mail atmanız yeterlidir.

3 Eylül 2011 Cumartesi

“Mola verin, beyninize iyi gelecektir.”

“Mola verin, beyninize iyi gelecektir.”
Tony Buzan’ın belki de en sevdiğim öğütlerinden birisi bu. Özellikle de beyin, zihin ve psikoloji üzerine çalıştığım için sıklıkla uymam gereken bir öğüt. Ancak bir işkolik olarak, mola yerine başka projelere sıçramayı tercih ediyorum genelde.
Bu Ramazan Bayramı Tatili için ise, zorla gönderildim İstanbul’dan; annem başımın etini yedi ve “git, biraz hava değişikliği yap” dedi. Ben valiz hazırlarken ise iş taşımamam için bin bir baskı yaptı. Laptopumu zor koydum ama söz verdim, çalışmamaya çalışacağım ve mümkün olduğunca dinleneceğim diye.
Yine de henüz memlekete varmadan baştan başlanan bir kitapla bir dergi okuyup bitirdim, kendi kitabım için baya bir yazı karaladım, askıda bir projemin iş modelini kurguladım, yeni sezon için kullanacağım mali planımın üzerinden geçtim, tatil dönüşümü programladım, birkaç blog yazısı yazdım, İndigo Dergisi’ne yazı yazdım…
Neyse ki bayram tatilinde hiç iş yapmadım, en azından yapmadım sayılır.
Açıkçası biraz çıplaklık hissediyorum, çünkü bugün bir hafta oldu ve ben elime iş almadım. Sanki inziva öncesi vejeteryan diyetlerdeymiş gibi hissediyorum kendimi.
Ama beynimde ise inzivadaymış gibi kocaman bir rahatlama!
Daha önce hiç aklıma gelmeyen şeyleri deneme ve biraz daha keyif alma imkanım oldu: Gokart sürme ve elim bir gokart kazası geçirme ve hemen ardına da iyileşme sürecim buna hoş bir örnek olabilir!
İşten, iş hayatımdan, aşkım İstanbul’dan uzak, akraba ve geçmişimle dolu bu süreçte ise gözlemlerim oldu.
Bazı sosyal standartların gerisinde buldum kendimi İstanbul hayatıyla birlikte ve birçok sosyal standardın ise ilerisinde olduğumu fark etmek hoşuma gitti.
Geri bildirimler edindim bolca ve bunu hareket enerjisine dönüştürüyorum azar azar.
En komik ergenlik anılarımı yaşadığım insanların evliliklerine tanık oldum, iş güç sahibi oluşlarına.
Vs…
Ara bir dinlenmek gerektiğini yeniden idrak ettim en önemlisi!
Bu tatilde belki güneye gidip yüzmedim, ama yeni sezonda gürül gürül akacak bir enerji topladım.
Anneme teşekkür ediyorum, beni zorladığı, üşendiğim tatile çıkmamı sağladığı ve böylece daha da güçlendiğim için.
Babama teşekkür ederim, tatilimi acılı tatlılı çok güzel bir havaya çevirdiği için.
Ve kardeşlerime teşekkür ederim, hayatıma neşe kattığı için:)
Bu dinginlik, bu nefes, bu enerji, bu neşe ile yeni hizmet sezonumuzda, sizlerle birlikte çok etkili ve çok eğlenceli, yepyeni çalışmalar yapacağımıza inanıyorum. Şimdiden hayırlı olsun :)