13 Temmuz 2012 Cuma

Kilo Dediğimiz Şey %100 Psikolojik Bir Süreçtir

Sağlık önemliymiş cidden, zaten sağ isminden gelmiyor mu? Kime sağ denir? Canlı olana, canı olana.
Canımız bizim için en önemli unsur olduğuna göre, sağlığımıza da bakmalıyız.

Şimdi şişman bir teyze ve şişman bir amca düşünün lütfen. Canlandırın gözünüzün önünde.
Ne gibi farklılıkları var?
Bunu ilk düşündüğümde, gözüme ilk çarpan fark göbek yapılarıydı.
Nörolojiden az çok bildiğim kadarıyla kadınla erkeklerin beyin yapıları da farklı. Bunun esprili örneklerini sık sık Facebookta görüyoruz, değil mi?

Peki beyin yapısıyla kilo arasında bağ olabilir mi?
Yasalar ve etik, benim insan beynini açıp da incelememe izin vermeyecek, ama o saklı beyin faaliyetleri üzerinden kilo ile bağ kurabilir miyim diye bir merak sardı bu kez.
Başladım eşleşme çalışmalarına. Açıkçası çok zorlandım, ama sonunda birkaç bulguya ulaştım, basenler, sadece bel büyümesi, sadece baş bölgesinde kilo almak, vücut genelinde her bölgede kilo almak…
Peki zar zor öğreniyorum da ne olacak? Teorik psikolojide kalmak kimseye fayda getirmiyor.
Ben de bu bulguları koçlukla işlemeye karar verdim. Mesela danışanlarımdan bir hanım, kilo vermek için bir sürü yol denemiş, ama hiç birinin işe yaramadığını söylemişti. Kilodan bağımsız konularda konuşuyorduk koçluk sırasında ve sıradışı bir bakış açısı çıkmıştı ortaya!
Kendisi çok tatlı, çok cana yakın bir hanımdı. Kiloları olmasa çok daha çekici olacağı kesindi.
Birden beden dilinde bir sır fark ettim, bilerek ya da bilmeyerek bir şey saklıyordu. Evet, evet, sorgularken fark ettik ki bir şey saklıyordu gerçekten; kendini. Peki ama sempatikliği, güzelliği anılınca neden sakladı kendini?
Merak ettim ve biraz daha deştim. Ortaya çıkan şuydu ki, kilolarıyla yaptığı da buymuş; kendini saklamak. Çünkü çocukken çok tatlı bir kızmış ve bir yakını taciz etmiş.
Saçma gelse de bilincinde öyle bir harita olmuş ki kilolarla kendini deforme ederse, kimsenin taciz edemeyeceği yargısına ulaşmış. Kulağa mantıklı gelmese de, daha önce de söylemiştim, zihnimiz mantıklı değildir, alakasız unsurları birleştirip kendi kanunlarını oluşturabilir diye.
Birkaç uygulama ile çözümledik ve farkındalık artışı sağladık. Çocukluğundaki tacizin acısı da eridiği gibi, kiloları da çözülüyor.

Yaptığım şey diyet koçluğundan farklıydı, çünkü tanıdığım diyet koçları, kişiye sağlıklı beslenme ve sportif faaliyetler konusunda da danışmanlık yapıyor. Bunlar da danışan için faydalı olabilecek şeyler, ancak hani herkes kendi yaptığının gelişmiş olduğuna inanıyor ya…
Bu konuda çalışanlara göre işin psikolojik boyutu büyük, ancak gözlediğim kadarıyla zaten tamamı psikolojik.
En iyi bildiğim konu psikoloji olduğuna göre, kozumu oraya oynuyorum ve kiloların eşleştiği psikolojik kökleri çözüp yine sadece koçlukla kişinin kilolarını nasıl erittiğini görüyorum.

Siz de eğer fazla kilolardan şikayetçiyseniz sorgulayın kendinizi. Kitaplardan, seminerlerden öğrendiğiniz sorgu tekniklerine başvurun. Psikolojik çözülmeyi yaptığınız anda da kilo dediğiniz şeylerin çözülmeye başladığını göreceksiniz.
Naçizane önerim bunu önce kendi başınıza denemeniz. Saçma gelse de deneyin! 
Baktınız olmuyor; motivasyonunuz yetersiz olabilir, eksik adımlar atıyor olabilirsiniz, yoruluyor olabilirsiniz… O vakit benden veya bu konularla da çalışan başka bir koçtan destek alabilirsiniz. 
Mutlu günler,
Mustafa Emin Palaz
P Bu mesajı yazdırmadan önce lütfen çevreyi düşününüz

3 yorum:

  1. Yazını keyifle okudum. Fazla kilolarımızla neyi örttüğümüzün bilgisi çok değerli. Yıllarca kilo sorunuyla uğraşan biri olarak ben, kilolarımızın tamamen yediklerimizle ilgisi olmadığını düşünüyorum. Özellikle hassas metabolizmalarda; atamadığımız, serbest bırakamadığımız tüm duygular ve düşünceler kolaylıkla kiloya dönüşebilir kanımca.

    YanıtlaSil
  2. Psikolojiyle baglantili olan bence sonuc degil sebep. Vucut agirliginin herhangi bir bolgede artmasi, kilo almak evvela yemekle basliyor olmali. Onu da psikoloji yonetebiliyor oldugunu yazinda harika anlatmissin. Ofkelenme, uzulme vs disinda ornekteki durum da yemeye surukluyorsa kisinin bunu kendi basina gorebilmesi mumkun olmuyor. Bu silsile hayat tarzi haline geliyor cunku. "Bir bilene danismak" cogu zaman yapmadigimiz bir gereklilik. Bu paradoksu gecebilmek icin de heralde bunu farketmek, hedef koymak ve o hedefe ulasmayi istemek ve sonra da yasam tarzina aliskanliklarin en kolaylarindan baslayarak degisim siringa etmek en keyifli ve genis olcekli bir cozum getirecektir.
    Bu farkindaligi bende de ortaya cikardigin icin tesekkur ederim.

    YanıtlaSil

Yorumunuzla blogu zenginleştirdiğiniz için teşekkürler :)))