17 Temmuz 2012 Salı

Bu Yazı Yaradılışa Atfedilmiştir

Gece uyuyamadım, ayağımda fena bir ağrı vardı. 
Ağrı da değil ama nasıl ifade etsem ki...
Sallıyorum geçmiyor, duvara dikiyorum geçmiyor, silkeleniyorum geçmiyor. 
Dahası ben müdahale ettikçe artıyordu.

Biraz da tanıdık bir ağrı bu, ama çıkaramadım bir türlü.
Ve o debelenişimde ağrı diğer ayağıma da sıçrayınca dank etti ki tanımalıydım, hatırlamalıydım bu ağrıyı.

Seneler evvel, daha küçücük çocukken yaptığım şifa çalışmaları sırasında da kemiklerimde benzer ağrılar olurdu ve ben dayanamayıp bırakırdım şifa çalışmalarını.
Peki ama şimdi nereden çıktı bu? Üstelik yapan da ben değilim...

O sırada içimde bir his doğdu, sanırım bir dostum, kemik rahatsızlığımı ihmal ettiğimi biliyordu ve bugünlerde benim üzerimde çalışmak istediğini söylemişti ve o olabilir miydi?
İyi de ya deilse? Saçma bir eşleşme ve işlevsiz...
Saat de gecenin üçü olmuş, bir merak için arayıp rahatsız edemem ki...

En sonunda kabul etmekten başka çarem kalmadı, çünkü ben direndikçe, müdahale ettikçe artıyordu.
Nefes çalışmamı yaptım ve eğer vücudumda bir sorunsa da, bir şifa çalışmasının etkisiyse de veya daha önce yaptığım meditasyon metabolizmamda düzelmeye daha şimdi başlamışsa... Yaradılışın bu etkisini kabul ediyorum dedim.

Komikti.
Hiç bir şey değişmedi, benim biten direncimden başka, ama ben kendimi bıraktıkça, ağrı (ya da ağrıya çok benzeyen dayanması güç his) azaldı, azaldı, öyle ki şu an gayet rahatım. İki bacağımda da dizimin hemen altından ayak tabanıma kadar bir hareketlilik var ve ayak tabanımın ortasından aşağıya birşeyler akıyormuş gibi.

Artık kabul etme zamanı diyordum kendime. 
Hayatın beni mutlu etmesine izin verdiğimi söyledim, aşk kanallarım ardına kadar açılmaya başladı.
Hayatın beni zengin etmesine izin verdiğimi söyledim, iş kaynaklarında hızlı ve çeşit dolu artış oldu.
Hayatın beni daha başarılı hissettirmesine izin verdiğimi söyledim, etrafımda bir şekilde hayatına dokunduğum insanların gülücükleri belirmeye başladı.
Hayatın beni daha çok "insan" olmama izin vermesini istedim, gülümsememi sağlayan anlar arttı.
Hayatın beni daha çok kucaklamasına izin verdim, kendimle olan gizli savaşlarım azaldı...

Hemen kabul etmedim tabi, yoğun zihinsel dirençler oldu, "ama"lı bahane cümleleri çıktı ortaya. Ama koçluk işe yaradı yine, kendime şefkat gösterebildim0 ve oldu.

Direnç bitti, kabul başladı.
Baş eğmek değil bu, 'bir arada'lık, hatta birliktelik.
Birliktelik kelimesini bölerseniz, birlikte olma hali değil mi, daha kısa ifade ile birlik hali.
Birlik ise bir olmak demek. 
Bir'iz madem, kabul edelim, varoluşu, yaradılışı.
Blogumda pek bu tarz yazmıyorum, ama içimden geldi gece gece :)

Selamlar,
Mutlu günler,
Mustafa Emin Palaz
P Bu mesajı yazdırmadan önce lütfen çevreyi düşününüz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuzla blogu zenginleştirdiğiniz için teşekkürler :)))