24 Şubat 2011 Perşembe

Vaka-i Aşk @ Aralık


Belki de daha önce bahsetmeliydim, ama unuttum işte. Eğitmenlerimden ve ekip arkadaşım, mentorum Derya Akkaya ile birlikte sunduğumuz bir seminer var; Vaka-i Aşk.
Teşvikiye'de Aralık Derneği'nde verdiğimiz bu seminerlerde, klasik ve klişe ilişki yönetimlerinden ziyade, aşk olgusu, dinamikleri, erkeklik, kadınlık, erkeklerin gözünde kadınlık, kadınların gözünde erkeklik gibi konulara, karşılaştırmalı açılarla bakıyor, birlikte ele alıyoruz.
Benim açımdan işin en keyifli kısmı, bir gün öncesinden Derya ile yaptığımız küçük prova-sohbetler. Yakında bunları videolaştırarak paylaşmayı da düşünüyoruz, ama bir sır, ok?
Katılımcıları konuşturmaya yönelik bir uygulama söz konusu tabi ki. O sebeple, belki semineri sunan konumdayız, ancak duyduklarımdan ötürü not defterimi de sık sık elime alıyorum.
Mesela partnerimizle ilişkimizde, iletişimimiz ne boyutta? İletişimimizin içeriği nasıl? Hangi sözcükleri duymaktan hoşlanıyor ve hoşlanmıyoruz? Hangi sözcükler sık dökülüyor ağzımızdan?
Sevdiceğimize sevgimizi nasıl ifade ediyoruz? Bize nasıl ifade etmesini bekliyoruz?
Mutluluktan ne anlıyoruz?
Bu ve benzeri sorgulamalarla kendimizi, kendi özellerimizi keşfediyoruz.
Farkında olmadan süre gelen bir şekilde özel davranışlarımızı sıradanlaştırmış olabiliyoruz, değil mi?
Eğitmenlerin koç oluşundan ötürü, sıklıkla da koçluğa geliyor tabi konuştuklarımız. Mutsuz olduğumuz şeyler aklımıza geldiğinde, beklentilerimizi sorgulamamız gibi.
Geçen hafta, zor erkek tiplerini konuştuk; çapkın, işkolik ve kıskanç erkekler.
"Şöyle şöyle yapın, sevgiliniz düzelir" mantığından arınarak, mevcut koşullarda nasıl daha verimli bir ilişki yaşanır, bunun üzerine konuştuk. E bir işkolik olarak, kısa süre öncesine kadar gayet kıskanç birisi olarak da bol bol konuşma fırsatım oldu. Çapkınlık mı? O genlerimde var zaten.
Bu hafta ise aşk sözlüklerimizin üzerinden gittik, belirli belirsiz durumlarımızı biraz belirginleştirmeye, verimli hale getirmeye yönelikti.
Önümüzdeki hafta, 3 Mart, çarşamba günü ise Gardırop Sırları'nı konuşacağız.
8 haftalık bu programda her hafta ayrı bir konuyu işliyoruz.
Çarşamba öğlenleri, Teşvikiye'ye gelmek, aramızda bulunmak için buraya tıklayarak iletişime geçebilirsiniz.

19 Şubat 2011 Cumartesi

Küçük Bir Kampanya

Ufkumu genişleten en büyük eğitimlerden birisiydi Girişimcilik Eğitimi.
Nasıl proje yazılır, nasıl fikir geliştirilir, finansmanı, pazarlaması... Şansıma bunu da Türkiye'nin bu konudaki lider kurumundan, MG Danışmanlık'tan almıştım. Hatta yine şansıma, MG bünyesindeki en yetkin eğitmendi eğitmenim; Tuğberk Seçkin.
Dün de onunla beraberdim. Ofisinde ağırladı ve tüm yoğun koşturmasının içinde sohbet de edebildik ve paylaşacağım bazı şeyler üzerine konuştuk.
Zamanla detaylarını da veririm, ama bir şeyin aciliyeti var sanırım.
Geleceğini kişinin kendisinin kurmasına yönelik yazılarımı zaten biliyorsunuz. Ancak temel eksikliklerden birisi, fikirlerin hibe ve kredi gibi destekler için kuralına uygun yazılması, sunulması gibi bürokratik deneyimler.
Bu konuda ilgili kamu kuruluşları, zaten size, satın alacağınız danışmanlık hizmetlerinin maliyetini destekleyerek iade ediyor. Ancak piyasadaki genel tablo "Gel abi, yazarız projeni" şeklinde.
MG Danışmanlık ve özellikle de Tuğberk ise, itibarı düşünüyor. Hem itibar hem de faydayı da bir çalışmada biraraya getirebileceğimizi konuştuk biz de.
Burada rakam söylemek istemiyorum, ancak piyasa değerinin altında bir kaparo ile danışmanlığa başlangıç yapıp, projenin gidişatı ve kabulüne göre adım atılacak, böylece girişimci fazla maliyetlerden arınmış olacak.
Danışmanlık piyasasında zaten bunun örnekleri var, ancak dediğim gibi, önüne gelene proje danışmanlığı yapmak ve işe yarar, yaramaz her türlü danışmanlık adımını uygulamak, hem kendi emeğini çöpe atmak hem de müstakbel girişimcinin ümidi, emeği, fikri ve parasını hiç etmek şeklinde gerçekleşiyor maalesef.
İtibar dedik ya, her projeyle çalışmak istemiyor Tuğberk ve ekibi bu yüzden. Hem kendi emekleri hem de girişimciler için en uygun yol. Böylece girişimci, daha yolun başında fikri hakkında deneyimli ağızlardan bir geri bildirim almış olacak.
Ayrıca ciddi girişimcilerle çalışmak, sadece para kazanmak değil, sonucu görmenin mutluluğunu da yaşamak ve çok güçlü referanslarına yenilerini eklemek amacındalar.
"Gide gele, gide gele bize spor yaptırmayacak girişimci istiyoruz" Birebir Tuğberk'in ağzından dökülüyor bu serzeniş, çünkü başlangıçtaki aşkımız, azmimiz, devam etmiyor. Hani bir söz var ya; "Türk gibi başla, Alman gibi devam et, İngiliz gibi bitir"... Devam edilmeyince, sonuca da varılmıyor, onca emek, onca zaman da heba oluyor.
Bildiğimiz kampanyalardan değil bu; çünkü kazan veya kazan-kazan değil, kazan-kazan-kazan var içinde, hatta dörtlü. Girişimci kazanıyor, danışman kazanıyor, ekonomi kazanıyor, gelecek kazanıyor.
Duyurması da bana kalıyor.
Dilerseniz direk kendileriyle iletişime geçin, dilerseniz Mustep üzerinden. Mustep referansıyla iletişimde birkaç ek güzellikleri daha var, ama esas dikkat edilmesi gereken soru:
Yarınını kurmaya niyetli misin?

17 Şubat 2011 Perşembe

Deneme Bahçesi


Bir süre önce bahsetmiştim kısaca İnovizyon'dan.
Kendileri Nişantaşı'nda kurulu bir küçük işletme.
Ancak tek özellikleri, ekonominin küçük bir ferdi olmaları değil; benim 6 ila 12 senelik arkadaşlarımdan oluşuyor kurucuları.
Uzaktan tıbbi uzmanlık sertifika eğitimleri ile benim eğitimlerimin satışı üzerine meşguller şu an.
Ancak ayrıca, genç ekip olmanın getirdiği bir cesaret avantajları da var.
Zaten bu mesajı da onların reklamından ziyade, yeni cesur projemiz için yazıyorum.
"abi bilmiyorlar bu işi, satışı şöyle yapıcan, görücen bak nasıl da kotalar taşıyor..." gibisinden bir cümleyi söylemeyenimiz var mı?
En çok fikir sahibi olduğumuz konuların başında geliyor satış veya pazarlama fikirleri... Ancak ya bunu icra edecek kurum bulamıyoruz ya da çalıştığımız firma buna sıcak bakmıyor.
Biz ise bir oyun alanı edindik. Aklımıza geleni orada simüle ediyor, deneyebiliyoruz.
Ve sizleri de aramıza katalım mı diye düşündük, aslında ben düşündüm.
Ekip ne kadar iyi olursa olsun, gelişim daima önümüzde duran bir hedef, her türlü destekle daha da iyi meyveler ortaya çıkabilir ve hepimizin midesine inebilir bu lezzet.
Demem odur ki isterseniz www.inovizyon.net üzerinden aklınıza gelen satış ve veya pazarlama yöntemlerini paylaşın ekiple, bana mail yollayın (m@mustep.com).
Bu bir yarışma değil, hem yarışmanın prosedürleriyle ilgilenmek istemedik hem de hiç bir kısıtlama olmasın istedik. Aklınıza geleni paylaşabilirsiniz, mantıklı mı saçma mı? Kime ne:)
Sürece dair birebir bilgi paylaşımını da Nisan- Mayıs gibi yaparız herhalde. Buradan duyururum onu da.
Dediğim gibi, en ufak bir kısıtlama yok, ürün neymiş, hizmet neymiş, süreç neymiş, tutar neymiş...
Belki Nişantaşı'nda bir ofiste çalışmak da isteyebilirsiniz bu sayede, hadi bakalım, fikirler fora:)
Eklemek istedim; eğer fikriniz karmaşıksa ya da bir kurumdan ziyade başka bir portalda işlemesini isteyeceğiniz birşeyse, siz yine gelin, bir çözüm yolu bulalım. Mesela birincisi için, sizin başında olduğunuz bir yol ile denemek, ikincisi için uygun bir STK ile çalışmak...
Yeter ki fikirleriniz hayat bulsun.
Dipnot; bu ayaküstü düşündüğüm bir şey, detaylıca hazırlanıp da yazmadım bu metni. Dolayısıyla atladığım birşey varsa, lütfen belirtin.

7 Şubat 2011 Pazartesi

Rapor veriyorum:)


Uzun bir süredir yazmadığımı fark ettim.
Aslında yazılası birçok şey vardı, ancak şunu da yazayım, bunu da yazayım derken, baktım ki 1,5 ay olmuş dokunmayalı. Tıpkı "pazartesi diyete başlıyorum" demek gibi, değil mi? Neyse ki erteleme davranışım an itibariyle sonlanmış oluyor.
Bu görüşmediğimiz sürede neler yaptım?
Liste uzun, zaten uzun olduğu için, çok koşturduğum için blog yazmayı ihmal ettim, ama hemen duyurayım: Mustep Gelişim Hizmetleri şeklinde yenilediğim web sitemi çökerttim kendi ellerimle, sonrasında da çeşitli bilişim akrobasileriyle tekrar kurdum, alınacak öğüt: yedek almalısınız:)
Hazır web sitemi yenilemiş ve kodları hatırlamışken, bari diğer sitelere de bir el atayım hızlıca dedim ve tüm sitelerde bir temizlik yaptım, bence hoş oldu ama yorucuydu. Alınacak öğüt neymiş; web sitesini sen yapabiliyor olsan bile, git yaptırt:)
www.nasildahaiyiyaparim.com ile bakabilirsiniz.
Başka? Birçok kişinin bildiği üzere Üçüncügöz Dergisi tekrar yayında:) Ben de Endüstriyel Yogiler ismiyle, iş hayatı ve huzur kavramları üzerine bir şeyler karalıyorum. Okuyanlar sevmişler çok sağolsunlar. İlgilenenler www.ucuncugoz.org üzerinden göz atabilir dergiye, ancak yazımı nette yayınlamadık:
Dergimiz İndigo Dergisi'nde ise korku üzerine yazı dizimi bitirdik ve önümüzde girişimcilik, yenilikçilik, kendine yetebilme gibi konular var. İndigo Dergisi'ndeki son yazım için http://www.indigodergisi.com/65/mustep.htm linkine tıklayabilirsiniz.
Girişimcilik üzerine, girişimcilik eğitimlerinde konuk uzman olarak bulunmaya ve girişimcilik yolculuklarında psikolojik desteklere yönelik konuşmalar vermeye başladım ki en heyecanlandığım konulardan birisi bu.
Koçluk eğitimlerinde asistan eğitmen olma yolunda bir davet aldım ve açıkçası çok soyut olan bu hizmette, böylesi bir geri bildirim, inanın çok onore etti.
Ha bu arada eğitim demişken, üzerine titrediğim kendi hazırladığım eğitimlerimin satışı da başlamış oldu. Şubat ayında beni şımartacak kadar büyük iki kuruma Yenilikçi Stres Yönetimi Eğitimi vereceğim.
Deneyimli abilerim, ablalarım için küçük, ancak hayallerim için büyük bir adım oldu, sevincimi buradan sizlerle paylaşayım istedim.
Detaylar zamanla:)
Sevgiyle kalınız:)))