
At yetiştiricisi, böcek terbiyecisi, kaplumbağa terapisti, didgeridoo üfleyicisi, kılıç sanatçısı, kriz çözücü ve insan
deneyim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
deneyim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
23 Şubat 2014 Pazar
Deneyimsizlik üzerine

21 Nisan 2013 Pazar
Mutluluk Paylaştıkça Büyür
Dün benim doğumgünümdü; 20 Nisan. Ve sanırım en eğlendiğim günlerden biri oldu.
Sizinle de şimdi dünün ufak bir özetini ve hepimiz için yaptığım bir çıkarsamayı paylaşmak istedim.
Normalde doğumgünlerine pek önem vermem. Kendim için sadece geçen sene, son dakikada "yapayım" diyerek birşeyler ayarlamaya çalıştım ve 15-20 kişi falandık sanırım.
Dün ise yine birşey yapmak istemedim, yorgunluk, yoğunluk vs..
Çok sevdiğim bir dostum kahvaltıya kaçırdı ve gün boyu birlikte vakit geçirdik.
Yüzlerce mesaj, mail, telefonla arama (teşekkür ederim)... Dostumla sohbetimiz sık sık sevimli bir sebeple bölünüyordu haliyle, iletişim kurulabilen her mecradan iletişim kuruluyordu; hayatlarında varlığımdan memnuniyet ve bu memnuniyeti paylaşma güdüsü...
Bu durum gözümüzden sık kaçıyor değil mi?
Birilerinin hayatımızda varlığından memnunsak, bunu onunla da paylaşsak nasıl olur? Sevgilinize, eşinize, dostunuza en son DURDUK YERE, SEBEPSİZCE ne zaman dediniz, hayatınızda olduğu için memnun olduğunuzu?
Yolda karşılaştığım arkadaşların kutlamaları, ayrı bir keyifti. Geniş bir çevrede ve aktif arkadaşlarım olduğunu görmek iyi hissettirdi.
19'unda ziyaret ettiğim bir işkadını başlattı sürprizler silsilesini.
Toplantımızı, elinde pastayla asistanı böldü. Biliyor musunuz, hayatımın ilk sürpriziydi bu. Daha önce birileri sürpriz yapmak istediğinde bunu çabucak anlıyor, anlamamış gibi yapıyordum. Bu sefer ise asistan odaya girmeden sadece 1 saniye öncesine kadar fikrim dahi yoktu. Şaşkınlık ne ilginç duygu!
20 Nisan'ın son saatlerine kadar 3 sürpriz kutlamaya maruz kaldım, şaşırmak çok hoşmuş. Daha sık deneyimlemek ve deneyimletmek istiyorum, teşekkürler!
Bu sürpriz kutlamalarda, her seferinde ortadaki pastayı bölmek de işin ayrı bir boyutuydu. Kişi sayısı kadar bölüyordum. Özellikle gece gelen elmalı tarttan, hepimize ufak birer parça düştü. O küçük parçaları ellerimle servis etmenin anlamı benim için çok büyüktü.
Bu paylaşım da aklıma bir şeyler getirdi:
Twitter'da takip ediyorsanız beni, son zamanlarda sık sık insanlıktan bahsediyorum. (www.twitter.com/mustep) Öyle ki en temel 3 değerimden biri oldu insanlık (www.nasildahaiyiyaparim.com/ozgecmisim.html)
İnsanlık iletişse, insanlık mutlu olsa, insanlık güzel duygular yaşasa ve paylaşsa nasıl olur?
Mayıs sonuna kadar birini mutlu ettiğinizde, özellikle de kendinizi mutlu ettiğinizde, bunu benimle cozum@mustep.com üzerinden paylaşsanız, konuya "mutluluk" yazan mailler atsanız... Mutluluk öyküsünü anlatsanız, ben de size küçük bir sürpriz versem...
Mayıstan sonrasına da yeni sevimli adımlar atmaya ilhamlar buluruz hep birlikte.
Bu arada mutluluk demişken, Mutluluk Ekonomisi kavramı ilginizi çekerse, buraya tıklayarak eski bir yazımı okuyabilirsiniz: http://paylasim.lalabey.com.tr/yazihane/yazar-arsivi/592-mustafa-emin-palaz-kaleminden-mutluluk-ekonomisi.html
Bu blogu çevrenizle de paylaşın, çevrenizden gelenleri de benimle paylaşın, yayılsın damlalar.
Kendimi seviyorum,
Sizi seviyorum,
Hepimizi seviyorum.
Mustafa Emin Palaz
Sizinle de şimdi dünün ufak bir özetini ve hepimiz için yaptığım bir çıkarsamayı paylaşmak istedim.
Normalde doğumgünlerine pek önem vermem. Kendim için sadece geçen sene, son dakikada "yapayım" diyerek birşeyler ayarlamaya çalıştım ve 15-20 kişi falandık sanırım.
Dün ise yine birşey yapmak istemedim, yorgunluk, yoğunluk vs..
Çok sevdiğim bir dostum kahvaltıya kaçırdı ve gün boyu birlikte vakit geçirdik.
Yüzlerce mesaj, mail, telefonla arama (teşekkür ederim)... Dostumla sohbetimiz sık sık sevimli bir sebeple bölünüyordu haliyle, iletişim kurulabilen her mecradan iletişim kuruluyordu; hayatlarında varlığımdan memnuniyet ve bu memnuniyeti paylaşma güdüsü...
Bu durum gözümüzden sık kaçıyor değil mi?
Birilerinin hayatımızda varlığından memnunsak, bunu onunla da paylaşsak nasıl olur? Sevgilinize, eşinize, dostunuza en son DURDUK YERE, SEBEPSİZCE ne zaman dediniz, hayatınızda olduğu için memnun olduğunuzu?
Yolda karşılaştığım arkadaşların kutlamaları, ayrı bir keyifti. Geniş bir çevrede ve aktif arkadaşlarım olduğunu görmek iyi hissettirdi.
19'unda ziyaret ettiğim bir işkadını başlattı sürprizler silsilesini.
Toplantımızı, elinde pastayla asistanı böldü. Biliyor musunuz, hayatımın ilk sürpriziydi bu. Daha önce birileri sürpriz yapmak istediğinde bunu çabucak anlıyor, anlamamış gibi yapıyordum. Bu sefer ise asistan odaya girmeden sadece 1 saniye öncesine kadar fikrim dahi yoktu. Şaşkınlık ne ilginç duygu!
20 Nisan'ın son saatlerine kadar 3 sürpriz kutlamaya maruz kaldım, şaşırmak çok hoşmuş. Daha sık deneyimlemek ve deneyimletmek istiyorum, teşekkürler!
Bu sürpriz kutlamalarda, her seferinde ortadaki pastayı bölmek de işin ayrı bir boyutuydu. Kişi sayısı kadar bölüyordum. Özellikle gece gelen elmalı tarttan, hepimize ufak birer parça düştü. O küçük parçaları ellerimle servis etmenin anlamı benim için çok büyüktü.
Bu paylaşım da aklıma bir şeyler getirdi:
Twitter'da takip ediyorsanız beni, son zamanlarda sık sık insanlıktan bahsediyorum. (www.twitter.com/mustep) Öyle ki en temel 3 değerimden biri oldu insanlık (www.nasildahaiyiyaparim.com/ozgecmisim.html)
İnsanlık iletişse, insanlık mutlu olsa, insanlık güzel duygular yaşasa ve paylaşsa nasıl olur?
Mayıs sonuna kadar birini mutlu ettiğinizde, özellikle de kendinizi mutlu ettiğinizde, bunu benimle cozum@mustep.com üzerinden paylaşsanız, konuya "mutluluk" yazan mailler atsanız... Mutluluk öyküsünü anlatsanız, ben de size küçük bir sürpriz versem...
Mayıstan sonrasına da yeni sevimli adımlar atmaya ilhamlar buluruz hep birlikte.
Bu arada mutluluk demişken, Mutluluk Ekonomisi kavramı ilginizi çekerse, buraya tıklayarak eski bir yazımı okuyabilirsiniz: http://paylasim.lalabey.com.tr/yazihane/yazar-arsivi/592-mustafa-emin-palaz-kaleminden-mutluluk-ekonomisi.html
Bu blogu çevrenizle de paylaşın, çevrenizden gelenleri de benimle paylaşın, yayılsın damlalar.
Kendimi seviyorum,
Sizi seviyorum,
Hepimizi seviyorum.
Mustafa Emin Palaz
20 Temmuz 2010 Salı
Kişisel Gelişimci Pazarı:)
Bugün tanıştığım biriyle oradan buradan konuşurken konu faaliyetlerime geldi. Bu kadar çeşitli konuda eylemler için enerjimi nereden buluyorum, nereden esiyor vs...
İster istemez kişisel gelişime geldi konuşmamız ve kişisel gelişimin faydalarına, kimler, ne kültürde insanlar bunları yapabiliyor, vs...
Konuşurken doğal olarak sorguladık ve karşımdaki insanın yaptıklarıyla, yaşadıklarıyla karşılaştığı sonuçların farklı, hatta alakasız olması durumu çıktı neticede :))
Ancak her şekilde bu kavramdan; kişisel gelişimden hoşnutsuzdu ve herkesin bundan bahsetmesinden de konuştuk biraz biraz.
Tıpkı mantar gibi yaşam koçu türemesinin yanında, deneyim ve donanımdan yoksun, yetersiz insanların yeltenmesi, kişisel gelişimcilikte kaliteyi düşürmesi...
Kendi başarımdan bir dereceye kadar memnunum ancak "başarısız" diye nitelenen bu arkadaşları değerlendirdik biraz.
Sonuçta biryerlere geldik ve sizinle de paylaşmak istedim. Başarısız görmemizin sebebi bu arkadaşların yeterli donanım ve deneyimden uzak olması değil mi?
Ancak,deneyim uygulaya uygulaya artmaz mı? Dolayısıyla biraz zaman tanınırsa, bu noktada verim gelmez mi sizce de?
Donanım konusunda da eksikse o kişi, ya kendisinde bunun ihtiyacına girip kendisini donatacak zamanla ya da kendiliğinden yitip gidecek.
O sebeple ümitliyim yarından. En azından gelişim ihtiyacına dair, kitlesel bir ışık doğurmuş oluyorlar bence.
Ve tüm bunların yanında koçluğu bir de kendi ağzımdan tanıtayım istedim ve çiziktirdim birşeyler. Yakında yüklerim bloguma:)
Kişisel gelişimcilerin verimliliği ve onlardan verim beklentilerimize dair yakında daha da derinlemesine değinmeyi düşünüyorum.
İster istemez kişisel gelişime geldi konuşmamız ve kişisel gelişimin faydalarına, kimler, ne kültürde insanlar bunları yapabiliyor, vs...
Konuşurken doğal olarak sorguladık ve karşımdaki insanın yaptıklarıyla, yaşadıklarıyla karşılaştığı sonuçların farklı, hatta alakasız olması durumu çıktı neticede :))
Ancak her şekilde bu kavramdan; kişisel gelişimden hoşnutsuzdu ve herkesin bundan bahsetmesinden de konuştuk biraz biraz.
Tıpkı mantar gibi yaşam koçu türemesinin yanında, deneyim ve donanımdan yoksun, yetersiz insanların yeltenmesi, kişisel gelişimcilikte kaliteyi düşürmesi...
Kendi başarımdan bir dereceye kadar memnunum ancak "başarısız" diye nitelenen bu arkadaşları değerlendirdik biraz.
Sonuçta biryerlere geldik ve sizinle de paylaşmak istedim. Başarısız görmemizin sebebi bu arkadaşların yeterli donanım ve deneyimden uzak olması değil mi?
Ancak,deneyim uygulaya uygulaya artmaz mı? Dolayısıyla biraz zaman tanınırsa, bu noktada verim gelmez mi sizce de?
Donanım konusunda da eksikse o kişi, ya kendisinde bunun ihtiyacına girip kendisini donatacak zamanla ya da kendiliğinden yitip gidecek.
O sebeple ümitliyim yarından. En azından gelişim ihtiyacına dair, kitlesel bir ışık doğurmuş oluyorlar bence.
Ve tüm bunların yanında koçluğu bir de kendi ağzımdan tanıtayım istedim ve çiziktirdim birşeyler. Yakında yüklerim bloguma:)
Kişisel gelişimcilerin verimliliği ve onlardan verim beklentilerimize dair yakında daha da derinlemesine değinmeyi düşünüyorum.
8 Temmuz 2010 Perşembe
Non-formal eğitim ne ola ki?
Aldığım 9493646263 eğitimin neredeyse tamamında, birileri konuşur, biz de dinlerdik.
Ancak üniversite hayatımın ilk yıllarından beridir "hocanın anlatması" yerine, bizim öğrenmemiz üzerine kafa yormuştum bazı bazı.
Sonrasında, seneler sonrasında, deneyimleyerek öğrenme üzerine birşeyler yazmaya, çizmeye başladım ve eş zamanlı olarak birden "bilgi"ler akmaya başladı.
experiencial training (deneyimsel eğitim), non-formal/informal (biçimsel olmayan) eğitimler vs... Benim ilgi alanımmış, sonradan öğrendim.
Bu tip eğitim tipinde, yolları ezberleyip, "doğru yapabilme" amacında denemeler yapmak yerine direk hatalı olsun olmasın, deneyimler kazanıyorsunuz.
Böylece birilerinin anlattıklarını dinlemek yerine, "biz" oluşuyor ve herkes herkesten, ezber bilgi yerine, hücrelerinize oturmuş öğrenimler, eğitimler alıyorsunuz.
Hani seminerlerde de "hadi arkadaşlar, şimdi gruplaşalım" denildiğinde bu mantık uygulanıyor bir nebze, ancak non-formal eğitim, ara ara değil, tamamen bu sistem üzerine kurulu.
Buna dair ilk güzel örneklerimi Derya Akkaya'nın koçluk eğitimlerinde edindim sanırım.
JCI'ın eğitimlerinde de seminer tarzı ve bu tarz içiçe. Ancak İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti'nin Gönüllü Programı eğitimleri, tamamen bu kurgu üzerine ve eğitmenlerin (Tekne isminde bir eğitim dükkanı) başarısından mıdır, sistemin verimliliği midir...
Şiddetle, hiddetle, sevgiyel tavsiye ediyorum bu sistemi deneyimlemenizi.
En kısa zamanda tekrar değineceğim bu konuya.
Ancak üniversite hayatımın ilk yıllarından beridir "hocanın anlatması" yerine, bizim öğrenmemiz üzerine kafa yormuştum bazı bazı.
Sonrasında, seneler sonrasında, deneyimleyerek öğrenme üzerine birşeyler yazmaya, çizmeye başladım ve eş zamanlı olarak birden "bilgi"ler akmaya başladı.
experiencial training (deneyimsel eğitim), non-formal/informal (biçimsel olmayan) eğitimler vs... Benim ilgi alanımmış, sonradan öğrendim.
Bu tip eğitim tipinde, yolları ezberleyip, "doğru yapabilme" amacında denemeler yapmak yerine direk hatalı olsun olmasın, deneyimler kazanıyorsunuz.
Böylece birilerinin anlattıklarını dinlemek yerine, "biz" oluşuyor ve herkes herkesten, ezber bilgi yerine, hücrelerinize oturmuş öğrenimler, eğitimler alıyorsunuz.
Hani seminerlerde de "hadi arkadaşlar, şimdi gruplaşalım" denildiğinde bu mantık uygulanıyor bir nebze, ancak non-formal eğitim, ara ara değil, tamamen bu sistem üzerine kurulu.
Buna dair ilk güzel örneklerimi Derya Akkaya'nın koçluk eğitimlerinde edindim sanırım.
JCI'ın eğitimlerinde de seminer tarzı ve bu tarz içiçe. Ancak İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti'nin Gönüllü Programı eğitimleri, tamamen bu kurgu üzerine ve eğitmenlerin (Tekne isminde bir eğitim dükkanı) başarısından mıdır, sistemin verimliliği midir...
Şiddetle, hiddetle, sevgiyel tavsiye ediyorum bu sistemi deneyimlemenizi.
En kısa zamanda tekrar değineceğim bu konuya.
Etiketler:
deneyim,
derya akkaya,
eğitim,
gönüllülük,
informal,
istanbul 2010,
non-formal,
nonformal,
tekne,
verim
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)