1 Ağustos 2010 Pazar

Oscar goes to...

Bir dostumun sigarayı bırakması üzerine konuştuk. 8 ay olmuştu ve son zamanlarda feci miktarda sigara istiyormuş canı. Bana da nasıl korunabileceğini, benim ne yaptığımı sordu.
Kendime baktım. Kimliğimle, hobilerimle özdeşleşen sigarayı bırakalı ise 31 ay olmuştu ve ben de bazen isteyebiliyordum.
Ancak donanımım yerindeydi, hırs yapmış, duygularımla oynayabilmiştim ve bırakmıştım neticede. Ama "bıraktım" dediğimde bırakmamıştım tahmin edersiniz ki:)
Sigara benim için önemliydi ve baya yer kaplıyordu hayatımda: günlük 2 paket; 40 dal; 160 dakika...
Haliyle hayatımdan öyle birşey çıkınca, ona yüklediğim anlamlar da askıda kalacak ve oluşan bu boşluk vakum yapabilecekti. Tıpkı daha çok yemek, agresif olmak, başka bir alışkanlığa başlamak veya tekrar sigaraya başlamak gibi.
Bu düşüncelerimde Anthony Robbins'in de büyük etkileri var, birkaç taktiğinden yararlandım çünkü. Bu sayede de oluşacak boşluğu doldurmaya karar verdim.
Sigara her bahanemize rağmen, endorfin hormonu sebebiyle isteniyor diye bir tez üzerinde durmuştum. bu, mutluluk hormonu olduğuna göre, başka nelerle mutlu olabilirim diye taramıştım. Komiktir, pek birşey çıkmadı. Çünkü ben sigarayla kıyaslıyordum herşeyi ve sigarayı çok sevdiğim için de ondan daha mutlu edici birşey bulamamıştım.
Ama Magnum, Essence marka çikolatasını sürmüştü piyasaya ve çok güzeldi. Çikolata da bir endorfin dopingi, kullanabilir miydim acaba?
Sonuçta bir bırakma sebebim vardı, buna sadik kalmamı sağlayacak kararlığım da vardı.
Bu yönde sadece oturup düşünmüyor, eyleme de geçmiştim.
Bir dördüncü aradım masaya, ortamı keyiflendirecek: ödül.
Her zaman yapmadığım, ama yaparken de tamamen "niye o an, onu yaptığımı" hatırlayacağım birşey... Neden o güzel çikolata, böylesi ilahi bir amaç için kullanılmasın ki?
Neden sigarayı istediğim ama içmediğim her gün veya her dönem (hafta belki, ay belki) için gün sonunda ödülüm olmasın bu çikolata?
Geçen gün sabaha kadar birşeyler okuyup araştırmıştım yeni projemle ilgili. Artık yorgunluktan yıkılmak üzereydim ve nereye kadar böyle gidecek diye sorgulamaya başlamıştım. Ama silkelendim biraz ve "ödül zamanı Mustafa!!!" dedim kendi kendime. Bir film koydum ve başka hiçbirşeyle ilgilenmeden, film izledim ense yaparak.
Çok ahım, şahım bir film değildi izlediğim, ama gayet keyifliydim, çünkü hedeflediğim işleri, hedeflediğim zamanda halledebilmiştim ve bunun üzerine bir de ödüllendirilmiştim (hem de kendim tarafından).
Hoşumuza giden güzel şeylerden sonra hemen kendimize bir an ayırma taraftarıyım artık. Durup, an'ın tadıyla beraber "aferin" demek belki...
Ama kilo sorunum yok, keyif de alıyorum, o zaman, çikolataaaaaaaa :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuzla blogu zenginleştirdiğiniz için teşekkürler :)))