18 Ağustos 2010 Çarşamba

Şaman da olsan avatar da...


İlk kez dün izledim herkesin dilinden düşmeyen Avatar'ı, hoş filmmiş.
Eh, Şamanizm'e yapılan göndermeler, daha da hoşuma gitti, özellikle ağacın etrafındaki ritüelleri. Filmin uygun bir sahnesini ararken ise, yandaki resimle karşılaştım Google Amca'da.
Filmde dikkatimi çeken birkaç şey oldu, onlardan bahsetmek istiyorum.
Jake Sully'nin, ahaliye köyün başındaki derdi anlattığı, ama bunu daha önce bildiğini de itiraf ettiği
sahneyi hatırlayalım. Bir uyarıda bulunuyor, yanında da bir itiraf.
Ama mavi sevgilisi, güvenine ihanet edilmesinin acısıyla, bilincini kaybediyor ve onların cezalandırılmasını istiyor. Egosunun yediği darbeyle aldığı bu karar da ona ve tebasına, köyün önündeki tehlikeyi unutturuyor ve hazırlık yapmak yerine, adamın cezasını kesmeye gidiyorlar.
Klasik kadın hali:))
Tehdit ne olursa olsun, merak ve ego tatmin olmadıkça, adım atamıyoruz biyolojik bürokrasimizden ötürü.
Az önceki yaklaşımda kadın olma hali, işin şakası gözlediğim kadarıyla, ama tehditi unutmamız hiç de şaka gibi sonuçlanmıyor.
***
Gözüme takılan bir diğer unsur ise;
Amcamız köy tarafından red edildiğinde, köye kendisini, daha önce kimsenin yapmadığı bir hareketle kabul ettiriyor hatırlarsanız.
İstenmeyen adamken, birden aranan general, hatta kurtarıcı oluyor ve Toruk Makto diye bir sıfat alıyor, ki sadece bu sıfatı sayesinde yapıcı birşeyler elde edebiliyor.
Özellikle bu sahnelerde vurgulanan kahraman, kahramanlık ve "zoru başaran adam" kavramları sırasında, filmin dizgisinden ötürü, bir ara gökten de Amerika Bayrağı gösterirler diye bekledim:))
Kim olduğum, kim olabileceğim, ne yapabileceğim, ne düşündüğümden ziyade, köye girişim demek ki hitap ediyordu insanların gözlerine de gönüllerine de.
Şaman da olsan, avatar da... Demek ki devir hep "Ye kürküm, ye".
Şükür ki toplumlar, filmlere, kitaplara göre yürütmüyor yaşantılarını ?!?!?!? :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuzla blogu zenginleştirdiğiniz için teşekkürler :)))