27 Ağustos 2013 Salı

Çözüme Cesaretiniz Varsa!

Bazen çözüm müdahalelerine bile gerek yoktur! Tek gereken durmak ve sakince bakmaktır!
Bir su birikintisinde çamur içinde olduğunuzu düşünün. Hep çamur var mıydı? Hayır! Siz ayak çırptınız ya da bir şekilde hareketleriniz çamuru kaldırdı ve artık ayağınızı göremiyorsunuz.
Yapmanız gereken şey sakince gözlemek! Su dinecek, çamur çökecek!

Bir arkadaşımın en büyük sorunu babasının tavırlarıydı. Orayı burayı sorgularken fark etti ki babası zaten tam da istediği gibi davranıyordu, ortada sorun yoktu yani! O, sorun olduğunu zannediyormuş!

Geçen gün de bir danışanımlaydım. Genel müdür oldu ve aşırı stresliydi. Sık sık saate bakıyordu, aklı bir yerlere gidiyordu.
Yarım saat kadar konuştuk, yol kat ettik biraz ama sordum, stresi gitmemişti daha.
Kalktım, kaldırdım ve duvarlarında bir zihin haritası çizdik. Ben sordum, o cevapladı, birlikte çizdik işte… Detaylarını değiştirip sizin için daha okunaklı bir şekilde haritayı tekrar oluşturdum!
Stresinin altında temelde 4 koca problem çıktı en önemli projesi üzerine.

Bunları detaylandırdığımızda ise işler dallanıp budaklanıyordu, biz de haritayı şekillendiriyorduk.
Sonra ona basit bir soru sordum: “sıralama yapacak olursak nereden başlayalım?”

O ise bir hışımla kalktı ve “zaman!” dedi. “Her şeyin sebebi bu, ilacı bu! Ama çözümü de mucize” dedi. Haklıydı. Çünkü önünde çok büyük kısıtlar var. Firmalarının yürüttüğü projenin teslim tarihine 10 gün bile kalmadı. Yeni bir çözüm ortağına ihtiyaçları var ve adayları yok. Paralel bir süreç için Türkiye’nin en büyük kuruluşlarından birine gittiler ama firma dışarıdan hizmet almayıp kendi yürütecek. Yani fikirlerini çaldırıp, rakiplerini yarattılar. Ve firmadaki bazı projelerle ilgili bilgi eksikliği var, ekip de bu genç yöneticiye karşı dirençli.
Lambadan cin çıksa, zaman isteyecek yani genel müdürümüz!
Yutkundum. Yapılabilecek bir şey yok, kader gibi sanki…
Zamanı deşelim istedim ben de!

Önce zamanı sıkıntı yapan temel şeyler çıktı karşımıza, sonra o temel şeyleri deştik biraz biraz.
Sonuç?
Firma kıyamete gitmiyormuş, sadece biraz fazla mesai yapacak ve kendi çalışma saatleri uzayacak. Zaten buna gönüllü.
“Şimdi nasılsın?” diye sordum. Derin bir nefes aldı ve yüzü gülüyordu. Artık rahatlamıştı.
Haritadan çok anlaşılamaz, çünkü hepsini değiştirdim ama tick işaretleri zaten yürütülen veya ona verdiğim ve çok zamanını almayacak birkaç ödev sayesinde de kolayca üstesinden gelebileceği şeylerdi.
(-) işaretli dallar ise ya zaten alışıldık sorunlardı, stres yaratmaya gerek yoktu, her kurumda karşılaşılan günlük özellikte sorunlardı ya da hiç aciliyeti yoktu.

Kıyamet hissi uyandıracak kadar aşırı acil hangi sorun vardı biliyor musunuz? Zihin haritasına bir daha bakın!
Hiç biri o kadar da önemli değildi aslında! Çünkü esas sorunu çözmesi için de önünde bir hafta olduğunu fark ettik, projeye kıyasla çok kısa bir zaman ama kocaman bir hafta.
Kişisel, projesel veya kurumsal sıkıntıların %10u aslında sadece bir “oluruna bırakıp” oldurmaktan ya da çok basit bir iki adımlık çözümden ibaret.
Belki bunu bizzat siz de biliyorsunuzdur.
Ancak zihniniz ve egonuz, hayatınızı kabusa çeviren sorunun aslında bir balon olduğunu görmek istemiyor. Hele ki basit yollarla çözülebileceğine inanmak istemiyor.
Madem hala mucize arayışını var, geçtiğimiz hafta Türkiye’nin en büyük firmalarından birindeyken, toplantımız sonucu aldığım bir soru mucize olabilir mi?
“Sektörümüze yabancısın, ürünümüzü hiç bilmiyorsun, sorunu burada duydun. Bu çözüme nasıl ulaştık?”
İletişim için cozum@mustep.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuzla blogu zenginleştirdiğiniz için teşekkürler :)))