4 Ekim 2011 Salı

Nasıl Bir Eğitmen Olunmamalı...

Forumlar, fuarlar, seminerler ve eğitimler... Sıklıkla gözlemlerimi paylaşıyorum ve hepsi de olumlu bakış açılarına sahipti.
Ancak geçen gün katıldığım seminerle ilgili olumlu gözlem edinmek için baya uğraştım ve sonunda buldum: Nasıl bir eğitmen olmamam gerektiğine yönelik uygulamalı öğüt almış oldum.
Teşhir ve rencide olmaması için, affınıza sığınarak birçok detayı kapatacağım.
Eğitim gurusu değilim, hatta yolun başındayım. Daha epi topu 2-2,5 sene olmuştur profesyonel eğitmenliğe başlayalı.

Ama birçok eğitmen arkadaşıma gözlemci eğitmen olarak yardımcı oluyorsam, sanırım katma değeri olan bir eğitim gözlem becerim var. Neticede profesyonel bir katılımcıyım.
Kaç eğitime katıldığımı sayamadım. Zaten birçok arkadaşımın eğitmenlik hayalinde, onlara mentorluk yapıyorum.
Eğitim çeşitliliğim ve uyguladığım metotların sıradışı olduğunu birçok kişi de gözlüyor. Çünkü genelde aldığım geri bildirim, hep sürpriz ve tatmin oluyor. Öncelikle genç bir eğitmenle karşılaşmak, ardına da yaşımdan beklenmeyen bilgi ve birikim...
Pardon ya. Ben değildim konu, dinlediğim bu eğitmendi!
Eğitmen arkadaş da seminer sırasında kendine daldı :) Bizler konuyla ilgilenirken, alakasız hayat tecrübelerine girdi, oradan iş deneyimlerine derken kolay kolay da çıkamadı o girdaplardan.
Eğitmenin ballandıra ballandıra anlattığı otobiyografisini dinlemeye değil,
Katılımcı eğitmeni dinlemeye geldi, kendi bildiklerini, eğitmenin anlattıkları ve mümkünse fark ettirdikleriyle harmanlayarak yepyeni bilgilere ulaşmaya ve kendini, işini geliştirmeye...

Bilim, mutlaklığı muğlak, yanlışlanabilir bilgiler yığınıyken ve rasyonalist, ölçümlenebilir şeyler üzerinde yürürken, her gün eski bir bilimsel veri çürütülmüyor mu? En küçük tanecik hardal zerresidir derken, atomla tanıştı insanlık. Sonrasında onun da bölündüğünü gördük. Şimdi o parçacıkların da altında parçacıklar bulunuyor ve hatta o atomaltı parçacıkların altında da parçacıkları tespit çalışmaları yürümüyor mu?
Hal böyleyken soyut ve tamamen göreceli mevzularda bilgi nasıl sabit kalsın ki?
Bildiğim herhangi bir şey için, katılımcının başka bir düşüncesi varsa ve bilgi de bu denli değişkense, eğitimimde neden kör bir şekilde kendi bilgimi savunmaya çalışayım?
KAba bir özetle, seminer sırasında itibar yönetimine geldi konu.
Kendi gözlemleriyle Toyota'nın yaşadığı ürün çekme krizi ve günümüzdeki reklam politikasının hatalı olmasından ötürü, fırsat bulsa Toyota Türkiye yöneticilerine konuşmak istediğini, büyük kurumlardaki reklamcı geçmişinden ötürü bu işi bildiğini ve Toyota'nın reklamlarında prestij kaybettirici, itibar zedeleten reklamlar kullandığını anlattı.
Toyota'nın cirosunda kısa bir düşüşün yaşanması ve ardına güçlenmesi üzerine izlediği politikalardan, bazı eğitmenlerin kriz yönetimi derslerinde bunu örnek olarak paylaştığından vs bahsettim.
Bir savda bulunmuş ve aksi yönde başka bir savla karşılaşmış, ancak ağzından çıkan ilk cümle, "nereden okudun?" Gayet şüpheci ve "bence yanılıyorsun ama..." edasında bir soru öğretti ki; "bilgin yanlış/eksik/hatalı olabilir Mustafa, katılımcılardan daha taze bilgi edinmeye çalış"

Çeşitli makaleler ve sempozyumlarda bahsedilmişti, kriz ve risk yönetimi konusunda özel çalıştığım için zaten merak ettiğim bir konuydu. Ancak tamamen uydurmuş da olabilirdim bu savımı. Kişisel gözlem ve değerlendirmeye dayalı bir olayı, neden daha da muğlaklığa taşıdı? "Egona dikkat et Mustafa" dedim.
O sırada bir katılımcı, "Toyotamı, o kriz döneminde aldım" dedi. Kurumun güvenilir üretim yapısında, hatalı ürünler ve üretim dağıtım bölgesi tespit edilmiş, katılımcı arkadaşın alacağı araba risksizmiş, çünkü o bölgede değilmiş. Arkadaş da bu güvenilir kontrol sisteminden memnun kalmış...
Talihsiz bir andı meslektaşım için. Çünkü egosu, konuyu kotarması yerine "farklı bir müşteri yapınız var" şeklinde daha da garip bir yere götürdü mevzuyu.

Bunun ardına, birçok klişe eğitmen hatası daha vardı; sıklıkla "di mi ama!", "anlatabiliyor muyum" cümlecikleri, "ben hangi kurumlarda çalıştım da buralara geldim" edası, projeksiyonun önünde konuşarak görüntüyü tamamen engellemesi (hatta iletişim bilgilerinin gösterildiğini göremediğim, TAHMİN ETTİĞİM sırada zaten projeksiyonun önünden hiç ayrılmadı)...

Belki destekleyebilirdim eğitim sırasında, ama daha seminerinin ilk başlarında bir katılımcıyla girdiği "benim bildiğim/gözlediğim şey daha doğru" demagojisi soğutmuştu beni.
Ne demiş şair?
Mağrur olma eğitmenim, senden deneyimli katılımcı vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuzla blogu zenginleştirdiğiniz için teşekkürler :)))