12 Mayıs 2014 Pazartesi

Kefal Vefalı Bir Öykünün Ürünü

Van’ın inci kefalini biliyor musunuz?
Bugünlerde üreme için göç mevsimi başladı. Haberlerde görebilirsiniz.
Akıntının tersine yüzerler, bazen de zıplamak zorunda kalırlar. Bu sebeple de ilginç bir görüntü oluştururlar.
Açıkçası haklarında çok fazla bilgim yok.
Hoş bir görüntüleri var, lezzetlilermiş, Van’ın sembollerinden birisi ve çok nadide bir balık türü.
Ayrıca…
Bu balık bir macera öyküsüne sahip. Uyuyan güzel inci kefaliyse, bir de prensi var: Su Ürünleri Fakültesi’nden Mustafa Sarı’nın 20 yılı bulan macerası sayesinde o balıklar bugünü görebiliyor. Ve bence balıklardan ötesi söz konusu.

Kaçak avcılık sebebiyle, bu balıklar zamanında nesli tükenme noktasına gelmiş.
Mustafa Sarı da araştırmış, yöre halkını bilgilendirmeye çalışmış, olmamış. Ufak başarıları olduğu sırada başka zirai engeller çıkmış, bilinçlendirme çalışmalarını büyütmüş, yetmemiş. Geceli gündüzlü çalışmış. Halktan, valilikten, üniversiteden çeşitli baskılar almış: “Başımıza iş çıkarma” diye.
Öyküsünü anlattığı konuşmalar oluyor, eğer görürseniz bir etkinlikte, mutlaka dinleyin. Akademik hayatın zorluklarından başımıza iş çıkarmaya, kendi yaptığı hatalardan nasıl önder olunabileceğine kadar neşeli bir anlatım.
Ve daha bir sürü şey: tanışılması gereken biri Prof. Dr. Mustafa Sarı.
Bir gün akademisyenlerle pek anlaşamadığımı düşünüyordum. Sonra bir sene öncesinde dinlediğim bir bey aklıma geldi, araştırdım adını Mustafa Sarı’ydı. Kafamdaki akademisyen tipolojisinden çok farklıydı, içimden ona teşekkür etmiştim.

Ertesi gün bir zirveye davetliydim. Koltuğuma oturduğumda fark ettim ki konuşmacılardan birisi Mustafa Sarı. Heyecanlanmıştım, 2 kelime olsun konuşmak istedim. Ama ilk ara öğle yemeği molasıydı. Konuşmacı ve eğitmenleri bu gibi aralarda serbest bırakma taraftarı olduğum için sonra giderim dedim. Ama yemeğe davet edildim, iştirak ettim ve masaya oturduğumda Mustafa Hoca ile yan yanaydım. Bir önceki sene onu dinlediğimde çok beğenmiştim, yanına oturunca hayran kaldım.
Van’ın inci kefalinden zirve yemeği ne alaka?
Az önce bir kanalda haberde gördüm kefalleri. Mustafa Hoca’nın eseri diye bakayım istedim ve haber sonunda mikrofon ondaydı. Ne güzel bir gurur olsa gerek.
Ama yöre halkı ya da genel kültürden konuşan bir vatandaşmış gibiydi. Herhangi bir takdim yoktu: ne unvanı ne görev aldığı STK ne bu balıklar için emekleri… Mükemmel bir geçmiş söz konusuydu ama hiçbir şeye değinilmemişti, adı bile geçmiyordu.
Ben de çok şey araştırıyorum, Mustafa Hocam kadar olmasa da elimden geldiğince psikoloji bilimine araştırma ve deney sonuçlarımı sağlıyorum; ama bilinmiyorum.
İrili ufaklı birçok projenin çıkmazdan kurtulmasını sağlıyor, ülkeme para kazandırıyor, tasarruf ettiriyorum. Krize girmiş yönetimleri ayağa kaldırıyorum. Gizlilik gereği bilinmiyorum.
Daha iyi bir dünya için çalışıyorum ama bilinmiyorum.
Ama Mustafa Hoca bilinsin istiyorum.
O sebeple çam sakızı çoban armağanı ben bahsedeyim istedim.
Daha çok çalışmamız ve daha güzel amaçlar için çalışmamız için çok güzel bir rol modelsin.
Mustafa Sarı, varlığın için teşekkürler hocam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuzla blogu zenginleştirdiğiniz için teşekkürler :)))