14 Nisan 2013 Pazar

Guinness Rekorlar Kitabı mı, Kendi Efsaneniz mi?

Absürt ilgi alanlarımdan ötürü, çocukluğumda babam bir öykü anlatmıştı, sizinle de paylaşayım.

Sultanların biri eğlenmesi için ferman yayınlatmış. Kim ki hünerleriyle gönülleri hoş ederse, altınla ödüllendirilecekmiş.
Hokkabazlar, sihirbazlar, meddahlar vs çeşit çeşit insan gelmiş geçmiş sultanın önünden, beğendiği olduğunda da 100 altın veriliyormuş kişiye.
Bir adam daha gelmiş salona. 
Gayet ciddi şekilde adımlar atarak, uzunca bir sopayı dikmiş salonun ortasına.
Sopanın üzerine de bir yorgan iğnesi geçirmiş.
5 adım uzaklaşmış sopadan ve bir parça ip çıkarmış cebinden.
İpin ucunu yalamış, sivriltmiş ipi.
Geriye doğru gerinmiş ve ipi fırlatmış sopanın ucundaki iğnenin deliğine doğru.
Yapamamış.
Sonra bir daha denemiş. 
Gerinmiş ve ipi fırlatmış 5 adım uzaklıktan deliğe doğru.
Yine yapamamış.
Bu sefer korku sarmış fena halde. 
Malum sultanı hoş etmek varken beceriksiz olursa, kelle gidecek.
Bir kez daha gerinmiş ve ipi fırlatmış.
Bu kez başarmış. 
Bir ip, bir sopanın ucuna iliştirilmiş bir dikiş iğnesinin deliğinden, 5 koca adım uzaktan fırlatılarak sokulmuş.
Sultan başta, herkes şaşırmış ve adamı tebrik etmiş.
Sultan da ses vermiş; "100 altın verile"
Adam sevinçli bir şekilde eğilip salonu terk edeceği sırada sultan devam etmiş "kellesi alına"
Herkes bir daha şaşırmış. Hem beğenip 100 altınla ödüllendirip hem neden kellesini istiyor adamın?
Sultan açıklamış: "Garip bir hüner bu. O yüzden seni ödüllendirmek istedim, 100 altını verdim. Ancak hiç bir faydası olmayacak bu hüneri geliştirmek için sen günlerce gecelerce çalıştın. Bir hiç uğruna ne uğraşlar verdin. Bu savurganlığından ötürü de kelleni aldırıyorum."

İşlevsellik kavramı bu öyküyü duyduğum günden beridir aklımda koca bir yere sahip.
Çaldığım didgeridoo ile nefes kontrolü, iyi olduğum kılıç sanatı ile düşünce kontrolü becerileri geliştirmeme vesile oldu. Beslediğim hayvanlar sayesinde politik, sosyolojik görüşlerimin gelişmesi de aynı şekilde oldu. 

Web sitemdeki otobiyografime bakarsanız da en temel 3 değerimden birisidir işlevsellik.
İnternette gezinirken Guinness Rekorlar Kitabı üzerine bir derlemeyi gördüm ve sizinle paylaşmak istedim düşüncelerimi.

Mesela Londra'da sumo kıyafetleriyle 5 kilometre koşmak, rekor olmakla beraber, neyin rekoru?






Peki ya her yerde modülerlik, hafiflik, işlevsellik, pratiklik gibi şeyler kurgulanmaya çalışılırken, 748 kilogramlık bu bisikleti oluşturan Hollandalı arkadaş, neyin haklı (!) gururunu yaşıyor bu rekorla?





116 yıldır yaşıyor olmanın mutluluğu yüzünden okunan ABD'li ablamın rekoru düşündürdü beni. 






Sağdaki, 4 yaşındaki bu Çinli kardeşimin rekoru ise en genç şişman seçilmesinde. 61,6 kiloluk bir tosuncuk olarak rekora sahip bulunuyor.

"En" olunca sivrilmek kolaylaşıyor olabilir, ama bu ne derece sağlıklı ve sürdürülebilir?
Ben de koçluk mesleğime ilk başladığımda yaşım en büyük dirençlerimden birisiydi ve buna dünyanın en genç profesyonel yaşam koçu olmam derman oluyordu. Ancak nereye kadar? 



Sıradışılık, radikallik, özgünlük, orjinallik ile "herşeye başkaldırma"yı karıştıran bir yapımız var insan olarak. Normal olmamak, sıradan olmamak isterken anormalleşebildiğimiz bir yol var.
Bu amca da 453 piercing ile vücudunda en çok piercing bulunan kişi olmuş. Ama düzen karşıtı bu amcanın, dikkat ettiyseniz simetrik piercingleri var. Yani düzenden kaçarken bir düzen oluşturmuş...


Avustralya'dan bu sevimli arkadaş ise, burnunun üzerindeki su bardağını 10 adım taşımanın rekorunu bulunduruyor. 
Bir köpeğin genlerinde "burunda bardak taşıyarak yürüme" becerisi olmamasından, bu rekoru onu eğiten kişinin promosyonuna ivme katması olarak değerlendiriyorum.




Aynı şekilde bu iki fotoğrafa baktığınızda anlayacağınız üzere, elde ettikleri rekorlar, pazarlama becerileri olarak kurumlara dönmüştür.






Canlı-cansız herşeyi seven birisiyim, özellikle örümceklere karşı sempatim çoktur. Bu amcanın rekoru ise çok polyannacı bakmıyorsam eğer; üzerindeki 250 tarantula ile insanlara bu hayvanların insanları öldüren vahşi birer ŞEY olmadıklarını göstermek için fırsattır diye umuyorum.



Biliyorum ki, aslında bilmiyorum; umuyorum ki bu rekorlar ve Guinness Rekorlar Kitabı, insanlara sınırlarını keşfetmeleri ve aşmalarına yönelik ilhamlar veriyor.
Keza bu amcamız, Magali Humbert-Perret'in rekoru birçok yaşlımız ve özellikle ruhu yaşlı insanımız için hoş bir rol model olabilir. 100 yaş üstünde olup 1 saatlik durmadan bisiklet sürme rekoru. 



Hayatımızda yer tutan şeylerin işlevselliklerine bir bakalım. 
Mesaimizi gasp ettikleri gibi, enerjimizi sömüre de bilirler... 
Silkelenmek, sadeleşmek için nisan ayı süper bir ay.

Fotoğrafları internette dolanırken edindim ve hepsi ilgili rekorlardan çekilmiş. Size düşen ya bunlara bakarak hayret etmek ya da başkalarının rekorlarından sıyrılıp kendi efsanenize odaklanmak :)

(İlk fotoğrafta görselleştirilen rekor ise, 439 yumurtayı dengede tutan arkadaşa ait)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuzla blogu zenginleştirdiğiniz için teşekkürler :)))