4 Şubat 2012 Cumartesi

Girişimcus Sazanus

Köyün birinde çok fakir yaşlı bir adam yaşarmış. Yaşlı adamın öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki kral bile onu kıskanırmış.
Kral at için ihtiyara neredeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama yaşlı adam satmaya yanaşmamış.
"Bu, benim için bir at değil, bir dost. İnsan dostunu satar mı?" dermiş hep.
Bir sabah kalkmışlar ki at yok...Köylüler ihtiyarın başına toplanmış.
"Seni ihtiyar bunak. Bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın!" demişler.
İhtiyar, "Karar vermek için acele etmeyin" demiş. "Sadece, at kayıp deyin. Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini hiç kimse bilemez."

Köylüler, ihtiyara kahkahalarla gülmüşler.
Ama aradan 15 gün geçmeden, at bir gece ansızın dönmüş. Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine. Dönerken de vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş.
Köylüler, ihtiyarın etrafina toplanıp, özür dilemişler.
"Babalık.." demişler. "Sen haklı çıktın, atının kaybolması bir talihsizlik
değil, adeta bir devlet kuşu oldu senin için. Şimdi bir at sürün var.."
"Karar vermek için yine acele ediyorsunuz" demiş ihtiyar. "Sadece atın geri döndüğünü söyleyin, bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha baslangıç. Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz, kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?"
Köylüler bu defa ihtiyarla dalga geçmemisler açıktan, ama içlerinden; "Bu adam sahiden kafasız" diye geçirmisler.
Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu, attan düsmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul, şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış.
Köylüler gene gelmişler ihtiyara. "Yine haklı çıktın, bu atlar yüzünden tek oğlun bacağını uzun süre kullanamayacak, oysa sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın" demişler.
Ihtiyar, "Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz" diye cevap vermis. "O kadar acele etmeyin, oğlum bacağını kırdı, gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru?. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez."
Birkaç hafta sonra, düşmanlar büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle, eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında, bütün gençleri askere almişlar. Köyü bir matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkan yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini yada esir düşeceğini herkes biliyormuş.
Köylüler, gene ihtiyara gelmişler. "Yine haklı olduğun kanıtlandı, oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler belki bir daha hiç dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meger."
"Siz erken karar vermeye devam edin" demiş ihtiyar.
"Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var, benim oğlum yanımda,sizinkiler askerde. Ama bunlarin hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor."


Hiç karar almayanlar, alamayanlar olduğu gibi, hemen bir karara varanlar, vardığını sananlar da çok değil midir?
Bir projesi vardı arkadaşımın, hem esas işi o projeydi hem de uzun zamandır atıldı, kenarda bekliyordu. Hareketlenmesi için de benden koçluk istedi, e biraz da girişimci mentorluğu.
İş modeli eski, bir çok işlem hantal ve ek yatırımlar gerektiriyor. Niçin mevcut bilinirliklerinden ve sosyal ağlarından, sosyal medyadan yararlanmadıklarını merak ettim. Meğer akıllarına gelmemiş. Birçok kurumda olmayan güçlerini göz ardı etmişlerdi. Ufak bir kaç izahtan sonra aşka geldiler ve "Hemen yapalım" dediler. Atıl bir proje söz konusu ya, yeterince zaman kaybetmişler ve boşa giden her an ek kayıp. Oysa dur hele! O an konuşulanları yapmaya yetkin misin? Kaba bir olasılıklar senaryosu çıkardığımızda ise yutkundu: "Yok! Olmaz bu iş, olmayacak!" dedi.

Hayda... Neden hemen bilet keseriz?
Koçluk yaptım, övünç kaynağım girişimci koçluğu. Bütünü netleştirdik ve parçalara böldük, uygulanabilir küçük lokmalara, kısa, basit adımlara...
Siz de hemen koymayın noktayı, kapamayın defteri.
Bir şeyler uzun zamandır gerçekleşmiyorsa, yürümüyorsa, göremediğiniz kapılarınız olabilir. O kapıları fark edince de heyecanla omuz atmayın, canınız acıyabilir. Gözleyin, ölçün, biçin, düşünün, tasarlayıp karar verin ve EYLEME GEÇİN!
Tek başınıza yapamazsınız güvendiğiniz arkadaşlarınızdan destek isteyin. Yetmedi mi, profesyonel koçlar var.
Sorunlar çözülmek için, krizlerse fırsatlar için vardır.

1 yorum:

Yorumunuzla blogu zenginleştirdiğiniz için teşekkürler :)))