Geçen gün görüştüğüm bir arkadaşla hayatımızdaki aksaklıklardan konuştuk.
Bir sıkıntısından bahsetti, genel olarak hastaymış kendisi. Göğüs, rahim, başka iç organlar...
Hastalık üzerine konuşurken, özellikle son 10 yıldır bariz şekilde kendisini gösterdiğinden bahsetti.
Sohbet sırasında, başka alanlara da biraz sıçradıktan sonra direnç kavramını sordum. Bu kelime ona ne ifade ediyordu, ne kadar tanıdık bir duyguydu? Direnç de kendini bildi bileli hayatında olan bir duygu çıktı.
Direndiği konu ise "kopuş" imiş. Kendisiyle ilgili hatırladığı ilk şey bu; kopuş.
Kendisiyle ilgili hatırladığı ilk şeymiş kopuş. Belki ruhunun kopuşu, belki rahimden kopuşu... Daha önce uyguladığı bilinçaltı çalışmalarında hep karşılaştığı an buymuş.
Üzerine biraz daha gittik bu duygunun ve bazı farkındalıklar paylaştık.
Burada bir soluk alayım ve kendime bakayım.
Hatırladığım ilk anım soruydu; "ne işim var burada?"
Bir evdeyim, 3 kişi daha görüyorum, tanımaya çalışıyorum, tanıyor gibiyim ama onlar beni kesin tanıyor.
Bu Mustafa ile ilgili, 3 yaşımdaki bu andan daha erken bir anı bulamadım, denediğim bir sürü yönteme rağmen sadece bu soru ân'ı. Ve hayatıma baktığımda da hep soru vardı, hep sorgu.
5 yaşındayken psikologa götürülmüştüm depresif ruh halimden ötürü, hatta 22 yaşıma kadar sayısız psikolog ve psikiyatr gördüm.
Sıkıntılarımın tepe yaptığı noktada, aynı etkenler beni çözüme ulaştırdı ve artık ilaçlara cevap vermeyen ağır depresyon sıyrıldı aktı hayatımdan.
Sorularımın anlamını değiştirmiştim çünkü.
Bu arkadaşım da benzer bir mantık güdecek, kopuş duygusunun getirdiği "sağlık" direncini değiştirecek çok yakında.
Kendisi de bir koç olduğu için, kolay olacağını umuyorum onun için ve tüm iyi niyetlerimi yolluyorum.
Acaba hatırladığımız ilk anılar, bilinçsiz bir şekilde nasıl yaşadığımıza dair bir pusula olabilir mi?
Nasıl başlarsan öyle gidermiş misali...
Ve haliyle merak ettim, acaba başkalarının ilk anısı ne?
İlk anınız ne ve hayatınızı onun üzerine kurduğunuzu söyleyebilir miyiz?
At yetiştiricisi, böcek terbiyecisi, kaplumbağa terapisti, didgeridoo üfleyicisi, kılıç sanatçısı, kriz çözücü ve insan
ilk tohum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ilk tohum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
19 Ağustos 2011 Cuma
14 Temmuz 2010 Çarşamba
İlk tohumlar
Az önce gözüme tatlı bir kitap ilişti; Bir Kapı Kapanır Bir kapı Açılır; Arthur Pine. Sistem Yayıncılık'tan kendileri.
Şu günlerde sık sorulur oldu bana; ne zaman başladın kişisel gelişim yolculuğuna, hangi kitapları okudun, falan filan.
Hangi kitapları okuduğumu tam hatırlamıyorum, ancak ilk olan unutulmazmış:)
Bu kitap da benim 1996 senesinde ilk okuduğum kitaptı.
Öyküsü de kitabın adı gibiydi.
Annem babama vermişti bu kitabı, babam da ofis masasında tuttu, ancak iş yoğunluğundan ötürü okumaya fırsat bulamamıştı.
Ben de onun ofisine gittikçe görüyordum kitabı ve bir gün elektrikler kesilince bilgisayar kullanamadım ve sıkıntıdan kitabı elime almıştım. Elektrik gelince de PC yerine kitapla ilgilendim.
Sonrasında bir okuma furyasıdır başladı bende.
Çekici anlatımı sebebiyle tavsiye edebilirim sanırım bu kitabı, 14 sene içinde zevklerim değişmiş midir, tekrar kitabı elime alarak görebilirim, ama hoş bir kapıydı benim için.
Arthur'dan sonra, Og Mandino'ya başlamıştım, satış, pazarlama, kişisel gelişim, kendini ifade gibi konular üzerinde dünyanın en büyük isimlerinden biri.
Asıl kişisel gelişimim o zaman başladı sanırım.
Çünkü Og gibi yaşamaya başlamıştım, onu ve anlattıklarını rol model alıyordum ve önceleri mutluydum. Ama bir gün baktım ki başkasıyım ve bunu fark etmem mutluluğumu sünger gibi emmişti.
Bu sefer, Og okuyup kendim olabilir miyim diye sorgulamaya ve bilgileri uyarlamak üzerine kafa yormaya başladım.
O andan sonra Cin Ali'nin maceralarından bile kendime hayat özetleri çıkarabilirdim:)
Ve geldim bugüne.
Ben bu ilk tohumlar olayına tekrar değineyim:)
Şu günlerde sık sorulur oldu bana; ne zaman başladın kişisel gelişim yolculuğuna, hangi kitapları okudun, falan filan.
Hangi kitapları okuduğumu tam hatırlamıyorum, ancak ilk olan unutulmazmış:)
Bu kitap da benim 1996 senesinde ilk okuduğum kitaptı.
Öyküsü de kitabın adı gibiydi.
Annem babama vermişti bu kitabı, babam da ofis masasında tuttu, ancak iş yoğunluğundan ötürü okumaya fırsat bulamamıştı.
Ben de onun ofisine gittikçe görüyordum kitabı ve bir gün elektrikler kesilince bilgisayar kullanamadım ve sıkıntıdan kitabı elime almıştım. Elektrik gelince de PC yerine kitapla ilgilendim.
Sonrasında bir okuma furyasıdır başladı bende.
Çekici anlatımı sebebiyle tavsiye edebilirim sanırım bu kitabı, 14 sene içinde zevklerim değişmiş midir, tekrar kitabı elime alarak görebilirim, ama hoş bir kapıydı benim için.
Arthur'dan sonra, Og Mandino'ya başlamıştım, satış, pazarlama, kişisel gelişim, kendini ifade gibi konular üzerinde dünyanın en büyük isimlerinden biri.
Asıl kişisel gelişimim o zaman başladı sanırım.
Çünkü Og gibi yaşamaya başlamıştım, onu ve anlattıklarını rol model alıyordum ve önceleri mutluydum. Ama bir gün baktım ki başkasıyım ve bunu fark etmem mutluluğumu sünger gibi emmişti.
Bu sefer, Og okuyup kendim olabilir miyim diye sorgulamaya ve bilgileri uyarlamak üzerine kafa yormaya başladım.
O andan sonra Cin Ali'nin maceralarından bile kendime hayat özetleri çıkarabilirdim:)
Ve geldim bugüne.
Ben bu ilk tohumlar olayına tekrar değineyim:)
Etiketler:
arthur pine,
cin ali,
ilk tohum,
og,
og mandino,
sistem yayıncılık
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)