2 Ekim 2013 Çarşamba

Odanın Hissi

Eski bir seminer notumu gördüm, Berry Woodhouse konuşmuştu. Bazı noktalar paylaşmak istedim.
“Sadece sol beyin çalışsa, her şeyi ayrı ayrı görüp anlamaya çalışır. Sadece sağ beyin çalıştığında ise her şeyi bir bütün olarak görüp anlamlandırmaya çalışır.”

İkisi de yanlış değil, ikisi de doğru değil. İdeal olanı bu iki tarafın da uyumlulukları.
Hangi beyin lobunun aktif olduğu çok da önemli değil bence. Karar alacağımızda “dur, amigdalama biraz baskı yapayım, nöropeptidlerimin transmiter uyumu yerindedir” gibi şeyler demiyor ve düşünsel olarak karar alıyoruz. Aynı şekilde “hep bütünü görüyorum, biraz da sol tarafıma yatayım da kan gitsin, detayları göreyim” demezsiniz. Zaten veriler beyinde nasıl konumlanıyor hala kimse emin değil.
Ancak burada mesajı da kaçırmayalım: detaylar ve bütün arasında uyumu yakalamak gerekli!
Konuşurken Berry şöyle de demiş: “Herşeye maddesel, bilimsel anlamda cevaplar aramak, aslında içimizde olan cevapları bulmamızı engeller. Anlamamız gereken; hiçbir zaman tek bir şeyin olmadığıdır.”
Geçtiğimiz günlerde mantıklı-mantıksız-mantıkdışı şekilde, ben dahil birçok arkadaşım çok zor günler geçirdik.
Ben hep anlamlandırmaya ve müdahale etmeye çalıştım. Oysa zihnim her seferinde daha da büyük sorunlara tanık oldu.
Sonra anladım sanırım; mağrur olma Mustafa, senden büyük Allah var.
Zihin geliştiren çalışmalarımı durdurdu ve biraz serbestleştim. Günümü anlamaya başladım, hissetmeye başladım ve krizlerim de art arda son buldu.
Hatırladım: en ileri düzey krizlerde yapılabilecek tek bir şey vardır; hiçbir şey yapmamak!
Günlük hayatımızın bizi zihne, egoya yönlendirdiği ve baskıladığına değiniyor Berry.
Geçtiğimiz günlerde kız arkadaşımla ruhsallık üzerine konuşuyorduk.
Özellikle son geliştirdiğim hizmetlerimle mükemmel denebilecek sonuçlar aldığımı konuştuk. Ancak eğer ruhsal çalışmalarımı geliştirirsem, mükemmel çizgisini de rahatça aşacağım ve hatta mucize diye bir çıtada olabileceğim. Çünkü tüm teknolojim değişecek ve boyut kısıtlarından öte çalışabileceğim.
Ancak egom, aklımı kullanmayı seviyor ve yine gönül değil akıl geliştiren yollara giriyorum. Oysa sezgi bambaşka…
Bunun için Berry’nin önerilerinden biri konuşurken karşımızdaki kişiye değil, çevresine bakmak. Çevresinden onu algılayarak enerjiyi fark edebilmek… Bunun hakkında yıllar önce başka bir üstaddan da benzer şeyler duymuştum.
Bir başka önerisi de sorun olduğunda analiz edip çözmek yerine bir nefes alıp duygularımızı hissetmek, sonra bir nefes daha alıp rahatlamak. Çünkü böyle adımlarla dinginleşebileceğiz ve bakış açılarımız farklılaşacak!
Kararsızlıklarla ilgili ufak bir önerisi de var Berry’nin; siyah ve beyaz taş hayal edin. Siyah “hayır” demek, beyaz ise “evet” taşı.
Aklınızı kurcalayan konuyla ilgili önce kendinizi gevşetin ve sonra fark etmeye çalışın; titreşimler hangi taştan geliyor? Titreşimlere güvenmemizi öneriyor Berry, geleceğin bile titreşimi olduğunu söylüyor.
Seminerin sonunda iki soru sormuş salona; “Şu an sessizleşin. Sessiz kalın biraz ve ne hissediyorsunuz bakın.”
Bu an’ı hatırlıyorum, tüm salon sessizleşmişti, sakindi.
Sonra, biraz vakit geçip de kendinizi hissedebildikten sonra yeni soru: “aynı şeyi oda için de yapın, içinde bulunduğunuz odanın içinde dolaşan bir his yakalayabiliyor musunuz?”
Şimdi derin bir nefes alalım ve düşünmek yerine yaşamaya başlayalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuzla blogu zenginleştirdiğiniz için teşekkürler :)))